Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/2129 E. 2018/7604 K. 04.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2129
KARAR NO : 2018/7604
KARAR TARİHİ : 04.12.2018

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada … 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/11/2016 tarih ve 2014/412 E. – 2016/330 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 15/03/2017 tarih ve 2017/212-2017/224 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 2011/83576 başvuru numarası ile 20/10/2011 tarihinde “…” ibareli marka tescili için … nezdinde başvuru yaptığını, davalı şirketin, “…” ibareli markalarına dayalı itiraz ettiğini, bu itirazın … YİDK tarafından kabul edilerek müvekkilinin başvurusunun ret edildiğini, müvekkilinin “…” marka bakımından 11. sınıfta müktesep hak sahibi olduğunu, ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılma ihtimalinin olmadığını, müvekkilinin davaya konu olan markasının sadece kelime unsuru içermediğini, şekli özelliklere haiz olduğunu, redde mesnet olan markalarının şekilleri arasında en ufak bir benzerliğin bulunmadığını, markaların içerdikleri kelimeler, kelime sayıları, okunuşları ve anlamları bakımından birbirleri ile herhangi bir benzerliğinin bulunmadığını ileri sürerek, davalı … YİDK’nın 2014-M-8349 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, tescili talep edilen markanın muhtevasında bulunan mal ve hizmetlerin, mesnet markanın kapsamında olduğunu, markaların benzer olduğunu, iltibas tehlikesinin bulunduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Elektrik ve Elektronik Endüstri San ve Tic AŞ vekili, müvekkilinin Türkiye’de adına tescilli “…” ve “Vİ-KO” esas unsurlu çok sayıda markaları bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin … ve… esas unsurlu markalarıyla ayırt edilmeyecek kadar aynı olduğunu, tescili talep edilen sınıfların müvekkilinin markasının sınıflarıyla aynı olduğunu, ortalama tüketicinin mezkur ibareli ürün hizmeti müvekkilini … esas unsurlu markalarının türevi olduğunu zannedeceğini, müvekkilinin … markasının tanınmış marka olduğunu, 556 sayılı KHK’nin 8/3 maddesine göre de müvekkilinin üstün hakkının göz önünde tutularak davaya konu ibarenin içerdiği bütün sınıflar için reddine karar verilmesi gerektiğini, … markasının aynı zamanda ticaret unvanının kılavuz unsuru olduğunu, davaya konu … ibaresinin davacı şirket olan müvekkilinin markası ile aynı sektörde kullanılıyor olması karşısında davacı yana ait markanın halk arasında karışıklığa sebebiyet vereceğini, davacının aynı sektörde üstelik aynı mevkide faaliyet gösteren basiretli bir tacirin müvekkilinin … ibareli marka ile yıllardır faaliyet gösterdiğini bilmesi gerektiğinden hareketle böyle bir markayı kendi adına tescil ettirenin kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davacının “…+şekil” ibareli başvuru markası ile davalının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, taraf markalarında ilk bakışta göze çarpan asli unsurun …-… şeklinde baskın olarak öne geldiği, ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar için ayırdığı satın alım süresi içinde, davacının “…+şekil” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davalının “…” ibareli markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, bunun sonucunda davalının markasını taşıyan malı satın almak veya hizmetten yararlanmak isterken davacı markasını taşıyan malı/hizmeti satın alabileceği şeklinde bir yanılgıya düşebileceği, bu açıdan başvuru markasıyla davalı markası arasında benzerlik bulunduğundan 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesindeki iltibasın bulunduğu, davacı taraf önceki tarihli …+şekil (2011/73049) ibareli markası yönünden müktesep hak iddia etse de “Kazanılmış hak sağlayan markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması (kullanım ve tescilin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkması- kabullenilmesi), ile sonraki başvurunun önceki markanın kapsadığı ve hizmet ile aynı veya aynı tür mal ve hizmetleri içermesi, (yani kapsamını genişletmemesi)” koşullar oluşmadığı, sonraki başvurunun kapsamı genişletildiği gibi YİDK kararı tarihinde önceki marka henüz tescilli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden kanuna aykırı bulunmadığı gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 04/12/2018 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.