Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/1536 E. 2018/7523 K. 03.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1536
KARAR NO : 2018/7523
KARAR TARİHİ : 03.12.2018

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 19/10/216 tarih ve 2015/433 E. – 2016/339 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 25/01/2017 tarih ve 2017/36-2017/38 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin 2014/06975 sayılı “…” ibareli marka tescil başvurusuna müvekkilinin “BİM” unsurlu markalarına dayanarak yaptığı itirazın davalı …’nin Markalar Dairesi Başkanlığınca kısmen kabul edilip başvurudan bir kısım mal ve hizmetlerin çıkarıldığını, davalı şirketin bu kez YİDK nezdinde itiraz ettiğini, YİDK’nın davalı şirketin itirazını kabul ederek başvurunun devamına karar verdiğini, ancak davalı şirketin başvurusuna konu işaret ile müvekkili markaları arasında iltibas tehlikesinin doğduğunu, markaların aynı/aynı tür mal ve hizmetleri kapsadığını, müvekkilinin “BİM” markasının tanınmışlık vasfını taşıdığını, bu itibarla başvurunun tescili halinde müvekkili markasının itibarının zarar göreceğini, davalı şirketin müvekkilinin tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını, tüketici nezdinde seri marka intibaının doğacağını ileri sürerek … YİDK’nın 2015-M-8460 sayılı kararının iptalini, davalı şirket adına başvurusu yapılan 2014/06975 sayılı “…” markasının hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığını, başvuru ile redde mesnet alınmaya çalışılan markaların kapsamlarında yer alan ürün ve hizmetler itibariyle ortalama düzeydeki tüketicilerin davacı markalarıyla başvuru konusu işareti karıştırmasının mümkün olmadığını, başvurunun tescili halinde davacı markalarının tanınmışlığından haksız yararlanmasının, onun itibarı ve ayırt edici karakterini zedelemesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin “…” marka ve ticaret unvanını davacıdan daha önce 1984 yılından bu yana tescilli biçimde kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince davacının ticaret unvanı ve markalarının “BİM” ibareli olduğu, uzun süreli kullanım ve yaygın dağıtım ile marketçilik sektörü için tanınmışlık vasfı edindiği, davalı şirkete ait markanın asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, her iki tarafın markalarının bir kısım aynı tür ürün ve hizmetleri içerdikleri, davacı markalarının ve ticaret unvanının 1995 yılı sonrasında tescil edilip kullanılmaya başlandığı, davalı taraf ticaret unvanı tescilinin ise 1984 yılı olduğu, davalının sonradan müddet olan … ibareli 1990/122562 ve 1990/121905 sayılı markalarının bulunduğu, buna göre başvuru konusu “…” ibareli işaretin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak yapılan gözlemde görsel, sesçil ve anlamsal olarak bıraktığı umumi intiba itibariyle davacının tanınmışlık vasfı bulunan “BİM” ibareli ve diğer markaları ile benzer olmadığı, bu marka ve işaret ile sunulan 9, 16, 35/1-5+6 (9 ve 16.sınıf için), 41 ve 42. sınıftaki ürün ve hizmetlerin idari ve ekonomik olarak bağlantılı şirketler tarafından verildiği şeklinde herhangi bir ilişkilendirme kurmayacakları, davacının kendi unvan ve markasından da önce tescil edilip kullanılmaya başlanmış olan markanın kendi markasıyla uzun süreli eş zamanlı kullanım sırasında doğmayan iltibas ve haksız yararlanmanın şu anda nasıl olup da doğduğunu bir mantık muhakemesi, tahlil ve piyasa davranışlarına dayalı bilgilerden elde olunacak veriler kullanılarak ispat etmesinin gerektiği, böyle bir ispatın bulunmadığı, başvurunun tescilinin davacının markalarıyla iltibasa sebebiyet vermeyeceği gibi onun tanınmışlığından haksız yarar sağlamayacağı, itibar ve ayırt edici karakterine de zarar vermeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesince, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, başvuru markası ile davacı markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik olmadığı gibi, … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/124 Esas 2013/47 Karar sayılı ilamında da aynı gerekçe ile davanın reddine dair verilen kararın onandığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, … YİDK kararının iptali ve davalı şirket adına başvurusu yapılan markanın tescili halinde hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince işaretler arasında benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi uyarınca karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde markaların bir bütün olarak ortalama tüketici kitlesi üzerinede bıraktıkları genel izlenimin dikkate alınması gerekmektedir. Kelime markalarının işaretsel olarak birbirlerine benzer olup olmadıklarının değerlendirilmesinde en etkili unsur markaların başlangıç kısımlarıdır. Bu açıdan bakıldığında davacının “BİM” unsurlu markaları, davalı şirketin başvurusuna konu “…” ibareli markasında aynı harf sırasıyla ve bütünüyle aynen yer almaktadır.Bu durumda, davacıya ait “BİM” ibareli markalar ile davalı şirketin başvurusuna konu “…” ibareli markası arasında 556 sayılı KHK 8/1-b anlamında karıştırılma ihtimaline yol açabilecek düzeyde benzerlik olduğunun kabulü gerekir. Bölge Adliye Mahkemesince emsal alınan Dairemiz kararına konu davada marka bu dosyaya konu markadan farklı olup başvuru kapsamıda bu dosyadakinden farklı olup sadece 36. Sınıf hizmetleri kapsamaktır. Önceki markanın sağladığı müktesep haktan istifade edebilmek için markanın ayırt edici unsurunun korunması ve bir başkasının markasına yanaşma emaresi bulunmamalıdır. Bu nedenle anılan Dairemiz ilamı bu davaya konu marka başvurusu yönünden emsal teşkil etmeyecektir.
Öte yandan, bu dosyaya konu marka başvurusu yönünden aynı ayırt edici unsuru haiz 121905 sayılı “…” ibareli markanın 21.12.1990 tarihinden itibaren 9 ve 16. sınıflarda davalı şirket adına tescilli olduğu gözetildiğinde mahkemece, bu tescilin davalı şirket açısından kazanılmış hak teşkil edeceği nazara alınarak tescil kapsamında kalan mallar itibariyle müktesep hak açısından dava konusu başvuruya etkisi değerlendirilip ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 03/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.