Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2017/1164 E. 2018/7054 K. 14.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1164
KARAR NO : 2018/7054
KARAR TARİHİ : 14.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada … 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 27/12/2016 tarih ve 2016/238-2016/578 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının 5 şirket aleyhine açtığı fesih ve tasfiye davalarının kabul edilip müvekkilinin de tasfiye memuru olarak atandığını, bu görevin yerine getirilmesine başlanmasına rağmen uzun süre tasfiye ücretinin ödenmediğini, bu yüzden müvekkilinin tasfiye memurluğundan istifa ettiğini, birikmiş tasfiye memuru alacağı bulunduğunu ileri sürerek, toplam 50.400,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesiyle, talep sonucunu 51.772,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, zamanaşımı definde bulunarak tasfiye memurunun ücretini müvekkilinden talep edemeyeceğini, ancak tasfiyesine karar verilen şirketin tasfiye masasından talep edebileceğini, davacının talebinin iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmakla, zamanaşımı yönünden Mülga Borçlar Kanunu madde 125. “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.” denilmekle, bu davanın 10 senelik zamanaşımına tabi olduğu, kaldi ki yapılan ücret isteme yazılarında zamanaşımının kesildiği, yani zamanaşımını kesen müracaatlar mevcut olduğu gibi 10 yıllık zamanaşımının da sona ermediği, davacı taraftan ıslah dilekçesindeki kümülatif talebini teker teker açıklaması için süre verildiği, davacı vekili tarafından da bu doğrultuda ibraz olunan dilekçenin ayrıntılı halinin 1.Tasfiye Halinde … Yayın Limited Şirketi : Başlama tarihi 22.04.2005 istifa tarihi 20.06.2006 tarihi hiç ücret alınmamıştır. Aylık Ücret 300 TL’dir. 2.Tasfiye Halinde … Aksesuar İthalat İhracat ve Pazarlama Ltd.Şti : Başlama tarihi 7.04.2005 istifa tarihi 27.04.2010 ilk dört ay yani 1.200 TL ücret alınmıştır. Aylık ücret 300 TL’dir. 3. Tasfiye … ve Sanat Bilimsel Araştırma Yaygınlaştırma … Filmcilik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti: Başlama tarihi 07.04.2005 istifa tarihi 07.04.2010’dur. Aylık ücret 300 TL’dir. İlk dört ay ücreti 1.200TL alınmıştır. 4. Tasfiye … al Ticaret Limited Şirketi : Başlama Tarihi 13.10.2004 ve istifa 02.04.2010 tarihidir. 4.200 TL ilk 21 ay ücreti alınmıştır. Aylık ücret 200 TL’dir. 5.Tasfiye … Petrol Taşımacılık Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti: Başlama tarihi 7.7.2008 ve 02.04.2010’dur. Aylık
ücret 200 TL’dir. Faiz hesaplaması son günü dava açılış tarihi: 22.11.2011 faiz başlangıcı bir sonraki ayın 1. günü alınmıştır şeklinde olduğu, davacı vekili tasfiye halindeki her bir şirketle ilgili aylık ücretini ve bunların toplamını tek tek, ay ay bildirmiş olduğu, bu açıklamaların da bilirkişi raporuna uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile toplam 51.772,00 TL’ nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tasfiye memurunun ücret alacağına ilişkin olup mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
1- HUMK’nın 388’inci maddesi hükmüne göre mahkeme kararları, en azından iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Yine Anayasanın 141’inci maddesinin 3’üncü fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da HUMK 428’inci maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Temyiz konusu yapılan mahkeme kararı, HUMK 388’inci maddesinde belirtilen unsurlardan ve özellikle de gerekçeden yoksun olup, denetime elverişli değildir. Mahkemece bozma sonrası somut olayda zamanaşımının 10 yıl olduğu değerlendirilmiş ise de 10 yıl olarak kabul edilmesinin gerekçesi açıklanmamıştır. Kaldı ki mahkemece atanan tasfiye memurunun tasfiyesi süren şirket ile ilişkisinin hukuki niteliği 818 sayılı mülga BK. 386 ve 6098 sayılı TBK. 502. madde hükümleri uyarınca vekalet ilişkisi olup işbu davada da bu ilişkiden kaynaklanan ücret alacağı talep edildiğine göre, istemin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı değerlendirilmesinde 818 sayılı Kanunun 126/3 ve 6098 sayılı Kanunun 147. maddelerinin nazara alınması gerekmektedir. Tüm bu hususlar çerçevesinde davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 14/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.