Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/9685 E. 2017/3099 K. 29.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9685
KARAR NO : 2017/3099
KARAR TARİHİ : 29.05.2017

Taraflar arasında görülen davada verilen 04/05/2016 tarih ve 2015/390-2016/395 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davalının özelleştirme kapsamına alınması ve 20 ayrı dağıtım şirketine ayrılması kapsamında müvekkili ile davalı arasında 24.07.2006 tarihinde akdedildiğini, anılan sözleşmenin üçüncü kişilerin hak iddialarını düzenleyen 7. maddesinde dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemlerden kaynaklanan sorumluluğun dönemsel olarak paylaştırıldığını, anılan sözleşmeden önce dağıtım faaliyetlerin davalı tarafından yürütüldüğü sırada elektrik hatlarından çıkan yangın nedeniyle müvekkili aleyhine sayılı dosyasında açılan davanın kabulüne karar verildiğini ve davaya istinaden müvekkilinin icra dosyasına 13.538,00 TL ödeme yaptığını ileri sürerek 13.538,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş, davanın esasına ilişkin olarak da davacı şirketin özelleştirilmesinin hisse satışı suretiyle gerçekleştirildiğini, “İhale Şartnamesi ve Hisse Satış Sözleşmesi” hükümleri uyarınca müvekkilinden talepte bulunulamayacağını, davacı tarafından düzenlenen devre esas bilanço ile geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; rücu talebine konu uyuşmazlıkta önce elektriğin düzensiz gelip gitmesi ve yüksek voltaj nedeniyle dava dışı şahsa ait işyerinde yangın meydana geldiği iddiasıyla açılan davada tazminata karar verildiği, davacının üçüncü şahsa ödenmek zorunda kaldığı ve icra dosyasına yatırdığı 13.538,00 TL’den İHDS’nin 7/4 maddesi uyarınca davalının sorumlu olduğu, davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürüldüğünün ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 13.538,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

…/…

2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Rücu hakkı başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkı olup davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden, ödeme gününden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmekteyse de söz konusu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının hüküm fıkrasının ikinci bendindeki “dava tarihinden” ibaresi silinerek, yerine “ödeme tarihi olan 28.12.2007 tarihinden” ibaresinin yazılmasına, kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 689,78 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 29.05.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Enerji sektöründeki özelleştirmelerin 4046 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde tarafından gerçekleştirileceği 4628 sayılı Yasa ile düzenlenmiş, 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı özelleştirme kapsam ve programına alınmış, davacı şirketinde dahil olduğu 20 şirket, dağıtım bölgelerinde dağıtım lisansına sahip olarak 01.03.2005 tarihi itibariyle sermayesinin tamamı ait olmakla birlikte, ayrı birer tüzel kişiliğe sahip olarak faaliyete başlamıştır.
tarafından 20 adet dağıtım şirketi kurulduktan sonra herbiri ile ayrı ayrı 24.07.2006 tarihli imzalanmıştır.
Davacı şirket, tüm hisseleri davalı ait olmak üzere 28.06.2013 tarihine kadar faaliyet göstermiş, bu süreçte özelleştirme işlemleri yürütülmüş, özelleştirmenin tamamlanmasıyla birlikte davacı şirketin hisselerinin tamamı devredilerek 28/06/2013 tarihli hisse satış sözleşmesi akdedilmiştir.
Dava konusu ödeme, davacıya ait hisselerin tamamının kamuya ait olduğu, 28/06/2013 tarihli hisse satış sözleşmesinden önce 28/12/2007 tarihinde yapılmıştır.
Özelleştirme aşamasında 28/06/2013 tarihinde …tarafından düzenlenen ve beyan edilen devre esas mizan kayıtları temel alınarak “devre esas” bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirilmiş olup dava konusu ödeme bilançoda yer almaksızın işlemler ikmal edilmek suretiyle …nin özel sektöre devri gerçekleştirilmiştir.
…/…

Bu halde, devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden, davalı geçmiş döneme ilişkin herhangi bir talepte bulunulamaz.
Keza, 28.06.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” …… şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı …..” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan 28.06.2013 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve ilzam edecek hiçbir başvuru ve rücu hakkı bulunmadığı” hükmü de davalının sorumluluğunun olmadığını göstermektedir.
Ayrıca, özelleştirme sürecinde, taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin listeler hazırlanarak tesbit tutanakları düzenlenmiş olup, dava konusu ödemeye ilişkin dava ve icra dosyası bu tutanaklarda yer almamaktadır.
Hisselerin tamamının kamuya ait olduğu 28/06/2013 tarihi öncesi, 28/12/2007 tarihinde yapılan ödeme nedeniyle davacının (devir öncesi) 24.07.2006 tarihli istinaden yine hisselerinin tamamı kamuya ait bulunan davalı dava konusu alacağı talep etmesi nasıl mümkün değil ise, 28.06.2013 tarihli hisse devir sözleşmesi ile tamamen el değiştiren davacının, kendisi tarafından yapılmayan ödemeyi, kesinleşen devre esas bilançolarda yer almaması nedeniyle davalıdan talep etmesi de hukuken mümkün değildir.
Aksi düşüncenin kabulü, davacı yönünden sebepsiz zenginleşme, davalı yönünden ise ikinci kez aynı parayı ödeme sonucu doğuracaktır.
Sonuç olarak, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 24.07.2006 tarihli i kapsamında bulunmaması nedeniyle 28.06.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, 28.06.2013 günlü sözleşmeden önce gerçekleşen 28/12/2007 günlü dava konusu ödemeden dolayı, 28.06.2013 sözleşmenin 9.3 ve 9.4 maddeleri gereğince davalının sorumluluğu bulunmadığından davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile dava reddedilmek üzere yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken, bu yöne ilişkin davalının temyiz isteminin reddiyle yazılı gerekçe ile kararın düzeltilerek onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.