Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/8635 E. 2018/179 K. 10.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8635
KARAR NO : 2018/179
KARAR TARİHİ : 10.01.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 24/02/2016 tarih ve 2016/2-2016/59 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı banka vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdinde bulunan hesabından 11.04.2007 tarihinde internet bankacılığı yoluyla bilgisi ve onayı dışında toplamda 18.940 TL çekildiğini, davalının bankanın gerekli güvenlik önlemlerini almaması nedeniyle sorumlu olduğunu, diğer davalıların ise müvekkilinin SIM kartı ile aynı numarayı taşıyan SIM kartının kötüniyetli kişilere teslim edilmesi ve havale işleminde gerekli şifrenin bu SIM kartının takılı olduğu telefona mesaj gönderilmesi nedeniyle kusurlu olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 6.000 TL’nin 12.04.2007 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, ıslahla talebini 16.005 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı banka vekili, zarardan davacının ve diğer davalıların sorumlu olduğunu savunmuştur.
Davalı …. vekili, SIM kart değişikliği ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, teslim esnasında sahte kimlik belgesi kullanıldığını, bu sahteliğin tespitinin mümkün olmadığını, işlemden bankanın sorumlu olduğunu belirtmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre, davalı bankanın davacıya vermiş olduğu şifre ve parolanın davacının kusuru ile ele geçirildiğini ispatlayamadığı, davacının meydana gelen zararda müterafik kusurunun bulunmadığı, davacı ile davalılar …. ile davalı …. arasında internet bankacılığı ile ilgili bir sözleşmenin olmadığı, davacının talebini yalnızca davalı bankaya yöneltebileceği gerekçesiyle davanın davalı banka yönünden kabulüyle 16.005,00 TL alacağın 3.000,00 TL’lik kısmı bakımından dava tarihinden itibaren, geriye kalan kısmı bakımından ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı bankadan alınarak davacıya verilmesine, diğer davalılar yönünden açılan davanın HMK 114/1-d maddesi gereğince taraf sıfatı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı banka vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı banka vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, mahkemece davanın kabulü ile 3.000 TL bakımından dava tarihinden, kalan kısım yönünden ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir. Ancak davacının dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 6.000 TL’nin tahsilini talep ettiği, sonrasında 04.02.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 10.005 TL arttırarak 16.005 TL’ye çıkarmış olduğu göz önüne alındığında mahkemenin kararı doğru olmamıştır. Buna göre mahkemece dava dilekçesi ile talep edilen 6.000 TL yönünden dava tarihinden, kalan kısım yönünden ise ıslah tarihinden itibaren faiziyle tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Ayrıca mahkemece hükmedilen miktarın avans faiziyle tahsiline karar verilmesi gerekirken, yasal faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Bunun dışında her iki davalı lehine de ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiş olup karar tarihi itibariyle yürürlükte olan AAÜT’nin 3/2. maddesi uyarınca, ret sebebi aynı olan davalılar lehine tek vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, farklı vekillerle temsil edilen davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi de doğru olmamıştır.
Her ne kadar kararın anılan bu nedenlerle davacı yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiş ise de, anılan bu yanlışlıkların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK 438/7. maddesi uyarınca mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı banka vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinde geçen “ 3.000 TL’lik” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “6.000 TL’ lik” ibaresinin yazılmasına, hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinde geçen “yasal faizi” ibaresi çıkarılarak yerine “avans faizi” ibaresinin yazılmasına, 5 nolu bendinde bulunan “davalı ….” ibaresinden sonra gelmek üzere Turkcell A.Ş.’nin yazılmasına, yine hüküm fıkrasının 5 nolu bendinde bulunan “davalıya” ibaresi çıkarılarak “davalılara” ibaresinin yazılmasına, 6 nolu bendin hükümden çıkarılmasına, hükümdeki “7.” bent numarasının “6.”, “8.” bent numarasının “7.”, bent şeklinde düzeltilmesine, hükmün bu haliyle davacı yararına DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 819,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı bankadan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 10/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.