Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/8625 E. 2017/2833 K. 11.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8625
KARAR NO : 2017/2833
KARAR TARİHİ : 11.05.2017

Taraflar arasında görülen davada verilen 11/12/2015 tarih ve 2013/143-2015/1218 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 09/05/2017 günü hazır bulunan davacı veki davalılar vekili dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalılar ile davacı arasında 01/12/2009 tarihinde imzalanan uyarınca, taraflarca bir şirket kurmak ve rüzgar santrallerinde kullanılacak çelik rüzgar kulesi/türbini üretilmesi kararı alındığını, bu sözleşme uyarınca kurduklarını, 10/12/2009 tarihinde ticaret sicile tescil edilerek çelik rüzgar kulesi üretimi alanında faaliyet göstermeye başladığını, daha sonra şirketine ortak olduğunu, firmasının dava dışı ile çelik rüzgar kulesi üretimi işi ile iştigal ettiğini, faaliyetlerine devam ederken üzerinden, dava dışı ile iş ortaklığı kurduklarını ve tesislerinde aynı konuda üretim yaparak davacıyı zarara uğrattıklarını, davalılardan … ve …’nun müvekkilinin ortağı olduğunu, işlerini kendilerine ait başka bir şirket olan aynı zamanda . üzerinden başka bir iş ortaklığına transfer ederek, hem hissedarlar sözleşmesinin ihlal edildiğini hem de faaliyetlerini durma noktasına getirip şirketi iflas noktasına getirdiklerini, 8/05/2012 tarihinde ortaklığını kurarak ticaret sicile tescil edildiğini, iş ortaklığı sözleşmesinin 2. maddesinde, iş ortaklığının “davacı şirket ortağı olduğu ve işini yaptıklar sipariş ettiği 19 adet tam donanımlı çelik rüzgar kulesinin üretimi maksadı ile kurulduğunun yazılı olduğunu,”

sözleşmenin 4.7. maddesinde ise üretimin tesis ve makinelerinin kullanılacağının belirtildiği, ortaklığının adresinin, davacının ortağı olduğu adresi ile aynı yer gösterildiğini, taraflar arasında akdedilen 01/12/2009 tarihli hissedarlar sözleşmesi çerçevesinde tarafların, “rekabet etmeme taahhütleri” başlıklı 7. maddesi ile hissedarların, anonim ortaklıkla rekabet etmesinin akdi olarak yasaklanmışken, davalılarca bu taahhütlerine aykırı davranıldığını ileri sürerek, sözleşmenin ihlal edilmesi nedeni ile 500.000 EURO ceza-i şartın 01/11/2012 tarihi itibari ile avans faizi ile birlikte davalılardan tazmin edilmesini, müvekkillinin uğradığı menfi ve müspet zararın tespit ve tanzim edilmesi hususunda şimdilik 20.000 Euro’nun faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davalı davacının davaya konu yaptığı alacağın dayanağı olarak gösterilen 01.12.2009 tarihli ortaklar sözleşmesinin tarafı olmadığını, bu sebeple davacı yana rekabete ilişkin herhangi bir taahhüdünün de bulunmadığını, bu sebeple de rekabet yasağını ihlal etmesinin söz konusu olmadığını, davalı husumet düşmediğini, diğer müvekkillerinin sözleşmenin ihlali niteliğinden ya da haksız rekabet yaratan eylemleri olmadığını, rüzgar kulesi üretimini yapanın Alke-Abaş İş ortaklığı olup müvekkillerinin rüzgar kulesi üretmesinin söz konusu olmadığını, davacının iş ortaklığının kuruluş faaliyetinden başından beri bilgi sahibi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsmaına göre, davalılardan …, … ile tarihli hissedarlar sözleşmesinin tarafı olup sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 7. maddesinin taraflardan birinin doğrudan veya dolaylı olarak rüzgar değirmen kulesinin üretimini yapıp, ortaklıkla rekabet yapmalarını engellemek için düzenlendiği, pay sahiplerinin sözleşmenin taraflarının doğrudan bu faaliyette bulunmamaları gerektiği, davalıların bu sözleşme hükmüne aykırı olarak davranışta bulundukları anlaşıldığından, bunun sonucu olarak aynı sözleşmenin 14. maddesinde öngörülen cezai şarttan sorumlu oldukları, sözleşmeye taraf olmayan sorumluluğundan söz edilemeyeceği, cezai şart alacağı için BK’nın 146. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, davalılar …, …’nun birden fazla şirketin ortağı ve yöneticisi oldukları anlaşıldığından anılan davalıların tacir olduklarının kabulü gerektiği, cezai şart indiriminden yararlanmalarının mümkün olmadığı, cezai şartın miktarı tarafların ekonomik durumları da göz önünde bulundurulduğunda davalıların ekonomik mahvına sebep olacak miktarda olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 500.000 EURO cezai şartın 27/02/2013 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalılar …, …,.Ş’den tahsiline, müspet ve menfi zarara ilişkin davanın feragat nedeni ile reddine, davalı yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, cezai şart istemine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davalı gerçek kişiler … ve … yanında davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmiştir. dava konusu 01.12.2009 tarihli ortaklık sözleşmesinin tarafı olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Ancak davacı vekili, davalı gerçek kişilerin ile iş ortaklığı kurduklarını ve tesislerinde aynı konuda üretim yaparak davacıyı zarara uğrattıklarını, davalılardan .Ş’nin işlerini, kendilerine ait başka bir şirket olan aynı zamanda bilahare üzerinden başka bir iş ortaklığına transfer ederek,

hem hissedarlar sözleşmesinin rekabet yasağı hükmünün ihlal edildiğini hem faaliyetlerini durma noktasına getirip şirketi iflas noktasına getirdiklerini, davalıların 01/12/2009 tarihli hissedarlar sözleşmesini ihlal ettiklerini ileri sürmüş ise de davalı dava konusu ortak olmadığı gibi, anılan İş Ortaklığına dahil davalı de ortağı değildir. Mahkemece hükme esas alınan Sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda da davacının haksız rekabet oluşturduğunu iddia ettiği ibaresinin yazılı olduğu çelik rüzgar kulelerinin üretiminin hakkında açılan davanın ispatlanamadığından reddine karar verilmek gerekirken somut delilleri gösterilmeden salt 01.12.2009 tarihli ortaklık sözleşmesinin tarafı olduğundan bahisle davalı hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
3-Davalılar cevap dilekçesinde, 01.12.2009 tarihinde rekabet yasağı sözleşmesi imzalanmış olsa bile, tarafların birlikte kurduklar şirketinin 14.10.2010 ve 23.03.2011 tarihli genel kurul toplantılarında Yönetim Kurulu üyelerine TTK 335. maddesi uyarınca işlem yapabilmeleri için izin verildiğini ve bu sebeple rekabet yasağının ortadan kalktığını savunmuş olmalarına ve bu husustaki genel kurul karar örneklerini dosyaya sundukları halde mahkemece, alınan bu genel kurul kararının, tarafların şirket kurulmadan once yaptıkları 01.12.2009 tarihli sözleşmedeki rekabet yasağı hükmüne etkisi değerlendirilip, tartışılmadan karar verilmesi yerinde görülmediğinden hükmün davalılar …, … yararına bozulması gerekmiştir.
4-Yine kabule göre, davalılar … ve …’nun birden fazla şirketin ortağı ve yöneticisi olmaları sebebiyle tacir oldukları kabul edilmiş ise de 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12. maddesi); “Bir ticari işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo ve sair ilan vasıtalarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline kaydettirerek keyfiyeti ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan, diğer bir şirket adına (ortak sıfatıyla) muamelelerde bulunan kimse, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tacir gibi mesul olur.” hükmünü haiz olup, kural olarak ticaret ortaklıkları tacir olup, bunların ortağı veya organı olan gerçek kişiler tacir değildir. Davalılar … ve …’nun mahkemenin kabulünün aksine birden fazla şirket ortağı olması sırf bu nedenle tacir sayılmaları sonucunu doğurmaz. Bir başka deyişle davalılar … ve …’nun şirket ortağı ve yöneticisi olmaları onlara tacir sıfatını kazandırmaz.
Mahkemece celp edilen 31.07.2015 tarihli yazısında da “davalılar … ve …’nun tacir olarak kaydına rastlanılmadığı, sicil kayıtlarında mevcut olan şirket ortaklıkları bulunduğu” bildirilmiştir.
Bu itibarla davalı … ve …’nun şirket ortağı ve yöneticisi olmaları dışında tacir sıfatını haiz olduklarına dair bir delil bulunmadığı anlaşıldığından mahkemece, davalılar … ve …’nun tacir sıfatını haiz olmadıkları göz önünde bulundurularak cezai şartın tenkisi talebinin değerlendirilek sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken anılan davalıların tacir oldukları kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
5-Bozma neden ve şekline göre, davalılar vekilinin tazminat miktarına ilişkin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin davalı yönünden ileri sürdüğü temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı BOZULMASINA, (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin davalı … ve … yönünden ileri sürdüğü temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar … ve … yararına BOZULMASINA, (5) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin tazminat miktarına ilişkin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 11/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.