Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/7898 E. 2017/875 K. 16.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7898
KARAR NO : 2017/875
KARAR TARİHİ : 16.02.2017

Taraflar arasında görülen davada 27/01/2014 tarih ve 2010/554-2014/42 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl ve birleşen davada davalı vekili ile birleşen davada davacı mirasçıları vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 03.05.2016 günü hazır bulunan davacılar vekili ile davalı banka vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, davacının davalı bankanın eşi ile birlikte müşterek hesabının bulunduğunu, davacının 2009 yılı Ekim ayında hesabının son durumunu öğrenmek için bankaya gittiğinde banka görevlilerinin kendisine hesapta vadeli olarak 366.948 TL bulunduğunu ancak eşinin bir kısım kefaletleri nedeniyle hesap üzerinde tasarruf edemeyeceğini ve hesaba bloke konulduğunu bildirdiklerini, bunun üzerine bankaya ihtarname göndererek hesaptaki paranın ½’sinin ödenmesinin istenildiğini, bankanın ödeme yapmadığı gibi paranın bir kısmına el koyduğunu, bir kısmını ise davacının eşi adına açılan hesaba aktarıp bloke altına aldığını ileri sürerek; 183.474 TL’nin ve bu paraya işlemesi gereken faizin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili ise, davacının dava dışı şirket tarafından imzalanan genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, borcun süresinde ödenmemesi nedeniyle bankanın talebi üzerine vade uzatım dilekçesini bankaya verdiğini, aradan uzun bir süre geçtikten sonra davalı tarafından gönderilen ihtarname ile kredi hesabının kat edildiğini, bankaya vade uzatımı için verilen evrakın banka tarafından tahrif edildiğini, davacıyı sorumlu tutacak biçimde ilaveler ve düzenlemeler yapıldığını, buna dayalı olarak hesaptaki paraya el konulduğunu, paraya el konulacağı ve hakkında yasal işlem yapılacağı şeklinde korkutularak boş kağıtlara imzasının alındığını ileri sürerek; banka tarafından el konulan para ve mahrum kalınan faiz geliri karşılığı 160.000 TL’nin tahsilinitalep ve dava etmiştir.
../…
Asıl ve birleşen davada davalı vekili, yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğunu savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, asıl ve birleşen davalarda davacıların müşterek sahibi oldukları hesap üzerine davalı banka tarafından asıl davacının muvafakati olmadan birleşen davacının kefalet borcu nedeniyle rehin konulduğu, davacılar ile davalı banka arasında düzenlenen teselsüllü müşterek hesap sözleşmesi uyarınca böyle bir işlemin ancak hesap sahiplerinin tamamının muvafakati ile yapılabileceği, diğer bir deyişle hesap üzerinde rehin tesis işleminin hesap sahiplerinin her birinin tek başına yetkili olduğu işlemlerden olmadığı, bu durumda asıl dava yönünden davalı banka tarafından yapılan tahsilatlar yerinde görülmediğinden ve ayrıca bir beyanda bulunulmadığından asıl davada davacı hesaptaki paranın eşit oranda sahibi olduğundan hesaptaki paranın yarısının asıl davacıya ödenmesinin gerektiği, birleşen dava yönünden ise birleşen davacının geçerli kefaletine dayalı olarak bankanın hesaptaki para üzerinde hapis hakkının bulunduğu, her ne kadar birleşen davacı tarafından boş sözleşmeye imza atıldığı ve sözleşmenin banka tarafından doldurulduğu iddia edilmiş ise de bu iddianın kanıtlanamadığı, davalının birleşen davada davacının hesabından 484,38 TL fazla kesinti yaptığı gerekçesiyle; asıl dava yönünden davacı …’in davasının kabulüne, 183.474,43 TL’nin banka tarafından el koyma tarihi olan 30.12.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı bankadan alınarak davacı …’e verilmesine, hesabın vadesinin bozulması nedeniyle oluşan faiz kaybı olan 2.617,02 TL’nin davalı bankadan alınarak davacı …’e verilmesine, birleşen dava yönünden davacı Mehmet İdil’in davasının kısmen kabulüne, 484,38 TL’nin 30.12.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı bankadan alınarak davacı verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davalı vekili ile birleşen davada davacı mirasçıları vekili temyiz etmiştir.
1- Asıl ve birleşen davalar bankacılık işlemine dayalı tazminat istemine ilişkin olup yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece asıl davanın kabulüne birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosyaya ibraz edilen belgeler ile yapılan bilirkişi incelemelerinden asıl ve birleşen davada davalı olan banka ile dava dışı arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden adı geçen şirkete kredi kullandırıldığı, kredi limitlerinin daha sonraki tarihlerde arttırıldığı, birleşen davada davacı olan kredi sözleşmesinin müşterek müteselsil kefili olduğu, bunun yanında asıl ve birleşen davada davalı bankadan kullandığı ve kullanacağı krediler, doğmuş ve doğacak borçlarının teminatını oluşturacak şekilde banka nezdinde bulunan mevduat hesabındaki tutarın 286.000,00 TL’ lik kısmını rehin verdiği, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine asıl borçlu şirket ile kefil ve aynı zamanda rehin veren birleşen davada davacı ve diğer kefillere ihtarname keşide edilerek hesabın kat edildiği, dava dışı şirketin bakiye borcunun birleşen davada davacının rehnettiği hesaptan tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Sözü edilen mevduat hesabı asıl davada davacı … ile birleşen davada davacı adına teselsüllü müşterek hesap olup, davalı bankaca müşterek vadeli mevduat hesabı kapatılarak, birleşen davada davacı olan vadesiz hesabına virman yapılmış, bir kısmı az önce açıklandığı üzere kefili olduğu kredinin tasfiyesi için mahsup edilmiş, bir kısmı Mehmet İdil’in vadeli mevduat hesabına virman yapılmış, kalanı ise hesap sahiplerinin davalı bankadan kullandıkları kredinin taksit ödemesi olarak tahsil edilmiştir. Asıl davada davacı …, müşterek hesap üzerinde kendi muvafakati olmadan işlem yapılamayacağını, davalı banka tarafından yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, bankanın bu hukuka aykırı işlemleri öncesinde müşterek hesapta bulunan paranın hissesine düşen kısmının tarafına faiziyle birlikte ödenmesini, ayrıca faiz kaybının tahsilini talep etmektedir.
Hesap sahipleri ve … ile banka arasında düzenlenen teselsüllü müşterek hesap sözleşmesinin 1. maddesinde “Hesap sahiplerinden her birinin banka nezdindeki teselsüllü müşterek mevduat hesabı üzerinde tek başına tasarrufta bulunmaya işbu sözleşmedeki bütün yetkileri tek başına (yalnız kendi imzasıyla) kullanmaya yetkili olduğu, hesap sahiplerinden her birinin diğer hesap sahiplerinin hesabı tek başına kullanmasından doğacak sonuçlardan sorumlu olmayı önceden kabul beyan ve taahhüt ettiği” belirtilmiştir. Aynı sözleşmenin 5. maddesinde de “Bankanın, müşterek hesap sahiplerinden herhangi birinin bankaya karşı olan her türlü borç ve yükümlülükleri ile ilgili olarak, hesabın tümü üzerinde rehin, hapis, takas ve mahsup haklarına sahip olup, bu haklarını hesap sahibine karşı kullanmaya yetkili olduğu” düzenlenmiştir. Belirtilen sözleşme hükümleri nazara alındığında hesap üzerinde birleşen davada davacı olan tek başına tasarrufta bulunabileceği, böylece rehnin geçerli olduğu, müşterek hesap sözleşmesinin 5. maddesi uyarınca bankanın müşterek hesap sahiplerinden kredi kefaleti nedeniyle doğan borcu nedeniyle hesabın tümü üzerinde rehin, hapis ve mahsup haklarına sahip olduğundan ödenmeyen ve kat edilen bakiye kredi borcunun asıl ve birleşen davada davacıların müşterek hesabından kapatılması işleminin yerinde bulunduğu kabul edilmelidir. Hesaptan yapılan diğer işlemler yönünden de son bilirkişi raporuyla birleşen davada davacı Mehmet İdil’in vadeli hesabına aktarılan kısmın çekildiği belirlendiğine göre müşterek hesapta bulunan ancak yapılan işlemlerlehesabına aktarılan paranın ayrıca hesap sahiplerinin davalı bankadan kullandıkları kredinin taksit ödemesi olarak tahsil edilen kısımın akıbetleri araştırılıp bu hususta bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken mahkemece hesabın tamamı üzerine rehin tesis edilmesinin ancak tüm hissedarların muvafakati ile mümkün olacağı, aksi halde sadece hesaba rehin verenin payı oranında rehin konulabileceği, davalı banka tarafından yapılan resen uygulamalar sonucunda asıl davada davacı …’in müşterek hesaptaki 1/2 hissesine isabet eden 183.474,43 TL’lik mevduatın taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği korunmadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, asıl ve birleşen davada davalı banka vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulması gerekmiştir.
2- Birleşen davaya yönelik asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; birleşen davada davacı olan sunulan veraset ilamından mahkeme karar tarihinden önce 28/12/2013 tarihinde vefat ettiği anlaşılmakta olup, mirasçıları duruşmaya çağrılmamıştır. Ölen taraf davayı bir vekil vasıtasıyla takip etmekte olsa bile tarafın ölmesi üzerine vekalet son bulacağından bütün mirasçılarının davaya katılmasının sağlanması böylece taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken mahkemece taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde birleşen davanın kısmen kabulüne hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre, asıl ve birleşen davada davalı vekili ile birleşen davada davacı mirasçıları vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün asıl ve birleşen davada davalı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davalı vekili ile birleşen davada davacı mirasçıları vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin birleşen davadaki davacı mirasçılarından alınarak asıl ve birleşen davada davalı ….’ye verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 16/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.