Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/7349 E. 2017/5647 K. 24.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7349
KARAR NO : 2017/5647
KARAR TARİHİ : 24.10.2017

MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 1. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 03/07/2015 tarih ve 2014/1385-2015/1889 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 22/10/2013 tarihinde başka bir banka şubesinden 30.000,00 TL para çektiğini, bu parayı davalı bankada bulunan hesabına yatırmak için aynı tarihte davalı banka şubesine gittiğini, parasını saymak ve sırasını beklemek için oturduğunu, yanına tanımadığı bir şahsın yaklaşarak içinde ABD doları olan cüzdanını müvekkiline göstererek Arapça bir şeyler anlattığını, bu sırada bir başka şahsın da yanlarına gelerek Arapça konuşmaya başladığını ve müvekkilininin dikkatini dağıtmaya çalıştığını, bu şahsın müvekkiline ait paranın bir kısımını eline aldığını, altta bulunan paraları üst tarafa çıkarmaya çalıştığını, şahısların daha sonra bankadan uzaklaşarak çıktıklarını, şahıslar gittikten sonra paraları saydığında 12.000,00 TL paranın çalındığını fark ettiğini, banka güvenlik görevlilerinin ve çalışanlarının duruma müdahale etmediklerini, koruyucu önlem almadıklarını ileri sürerek, 12.000,00 TL maddi ve 3.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 15.000,00 TL tazminatın faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddiasını ispatla yükümlü olduğu, gerekli özeni göstermeyen davacının meydana gelen olayda kusuru olup, müvekkiline izafe edilebilecek herhangi bir kusur ve sorumluluğun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, öncelikle davacının davalı bankaya geldiğinde 30.000,00 TL’sinin bulunduğu ve bu meblağdan 12.000,00 TL’nin hırsızlandığı hususunu ispatlamak zorunda olduğu, 30.000,00 TL’nin çekildiğine dair dekontun varlığının davacının aynı meblağı davalı bankaya getirdiğinin delili olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca davacının çalınan meblağın 12.000,00 TL olduğunu soyut iddiasından başka bir delille ispatlayamadığı, parasını muhafaza ve özenle saklama yükümlülüğünü yerine getirmediği, tanımadığı kişilerin parasına dokunmasına müdahalede bulunmadığı gibi, banka güvenlik görevlilerine veya personeline bu kişilerin tanımadığı yabancı kişiler olarak rızası dışında parasına dokunduklarını hissettirmediği, herhangi bir ihbar ve şikayette bulunmadığı, parasını açıkta bulundurarak özensizlik gösterdiği, davalının tüketici olarak işlem yapmak üzere bankaya gelen kişinin yanında bulunan veya konuştuğu kişileri güvenlik sıkıntısı oluşturacak durum yoksa denetleme veya tüketiciden uzaklaştırma yükümlülüğü olmadığı gibi, tüketiciye refakat eden kişinin akrabası veya arkadaşı olup olmadığını da sorgulayamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 4822 sayılı Kanun’la değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/e maddesindeki tüketicinin, “mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi”, 3 (h) bendinde tüketici işleminin “mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi” ifade edeceği, aynı Yasa’nın 2. maddesinde ise, bu kanunun, birinci maddede belirtilen amaçlarla mal veya hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsayacağı belirtilmiştir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu hükme bağlanmıştır.
Ayrıca, 27/11/2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak 28/05/2014 günü yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 2. maddesine göre, bu Kanun’un kapsamını “her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamalar” oluşturmakta olup, anılan Kanun’un 3/1-l maddesinde de gerçek ve tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan bankacılık sözleşmeleri tüketici işlemi olarak düzenlenmiş olmakla birlikte, dava tarihi olan 20/11/2013 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa henüz yürürlükte de bulunmamaktadır.
Görev hususu kamu düzeninine ilişkin olduğundan yargılamanın her safhasında re’sen gözetilmelidir. Bu itibarla, asliye hukuk mahkemesine açılan işbu davada, asliye hukuk mahkemesi tarafından davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesi’ne ait olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığı gibi, anılan görevsizlik kararı üzerine mahkemece, uyuşmazlığın bankacılık işleminden kaynaklanan ticari dava niteliğinde olduğu, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un uygulanmasını gerektirir bir hususun bulunmadığı ve dava tarihi itibari ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un yürürlükte de olmadığı nazara alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bette açıklanan nedenlerle, kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 24/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.