Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/5708 E. 2017/3204 K. 30.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5708
KARAR NO : 2017/3204
KARAR TARİHİ : 30.05.2017

Taraflar arasında görülen davada erilen 30/09/2015 tarih ve 2012/437-2015/397 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin eski çalışanı olduğunu, davalının ortağı olduğu nin yönetim kuruluna davalı tarafından müvekkilinin atandığını, 1999 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığını, müvekkilinin ayrılmasından sonra çok yüksek rakamlı vergi sorunlarının ortaya çıktığını, müvekkiline karşı vergi davaları açıldığını, vergi borcu nedeniyle müvekkilinin aracına ihtiyati haciz şerhi konulduğunu, emekli maaşına bloke konulduğunu, taşınmazına ihtiyati tedbir konulduğunu, banka hesaplarına bloke konulduğunu, yurt dışı çıkış yasağı konulduğunu, bu işlemler nedeniyle müvekkilinin üç kez beyin kanaması geçirdiğini, tıkayıcı tip beyin damar hastalığı tanısı konulduğunu, hastanelerde yattığını, hastalığın bir başka etkisi ile şuur kaybı yaşadığını, bunun tedavisini gördüğünü, yine bu hastalığın diğer etkisi ile görme bozukluğu oluştuğunu, parasızlıktan aşırı maddi sıkıntı içine düştüğünü, sosyal ilişkilerinin çok daraldığını, icra ve haciz korkusu ile yaşar duruma düştüğünü, hacizler ve ihtiyati tedbirler nedeniyle hiç bir iş yapamaz hale geldiğini, dava giderleri ve avukat ücretlerini ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin yaşadığı bu durumların davalı şirkete bir çok defalar iletildiğini ancak bir sonuç alınamadığını ileri sürerek 100.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının sağlık durumunun söz konusu yönetim kurulu üyeliğinden önce de mevcut olduğunu, davacının yaşadıklarıyla müvekkilinin kendisini kurulan yeni bir şirkette temsilci göstermesi arasında bir bağlantı olmadığını, yöneticileri vergi borcunun doğmasına neden olduğunu, davacının da bu yönetim kurulunun bir üyesi olduğunu, vergi borcundan kendisinin sorumlu olduğunu, kararlara katılmamışsa diğer yöneticilerinin sorumlu olduğunu, bu davanın diğer yöneticilere karşı yöneltilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; ana sözleşmesine göre davacının yönetim kurulu üyesi olduğu, sözleşmenin 10. maddesine göre şirketi temsile yetkili olduğu, Vergi Usul Kanunu’nun 3. ve 10. maddelerinde, amme alacağının tüzel kişilikten tahsil edilemediği hallerde kanuni temsilcilerine müracaat edileceği hususunun düzenlendiği, davacının yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle ilgili mevzuata uygun olarak sorumlu görüldüğü, bu nedenle davacının hukuka uygun işlemler sebebiyle manevi zarara uğradığı iddiasının kanun karşısında himaye edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
…/…

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 30.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.