Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/3618 E. 2017/2305 K. 20.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3618
KARAR NO : 2017/2305
KARAR TARİHİ : 20.04.2017

MAHKEMESİ : …FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada …Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17/12/2015 tarih ve 2014/230-2015/298 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 18.04.2017 günü hazır bulunan davacı asil …, davacı vekilleri Av. … ile Av. …, davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait “…” isimli televizyon kanalında 08/06/2012 tarihli belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmaya başladığını, davalı işverenin 27/11/2013 tarihinde sözleşme süresi bitmeden tek taraflı olarak sözleşmeyi feshettiğini, müvekkilinin televizyon kanalının spor direktörlüğü görevini yaptığını ve “…” adlı programı sunduğunu, taraflar arasında varlığından söz edilen üç ayrı sözleşmenin de tek bir çalışma ilişkisine ve Basın Kanunu’na dayandığını, müvekkili tarafından yapılan spor direktörlüğü ve … Programı haberlerinin hazırlanması, yayına getirilmesi, sunulması ve yorumlanmasının işverenin denetim ve gözetimi altında, onun talimatlarına bağlı olarak yerine getirildiğini, sözleşmenin bitim tarihinden önce feshedilmesi nedeniyle müvekkilinin TBK md. 438 uyarınca bakiye sözleşme süresine ilişkin ücret tutarında tazminata hak kazandığını, ancak işverenle yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını, kamuoyuna yayılan kanalın el değiştirmesi ve yeni sahibi tarafından müvekkilinin kovulduğu yönündeki haberlerle müvekkilinin kişilik haklarının zedelendiğini ileri sürerek, bakiye sözleşme süresine ilişkin ücret alacağı olarak 230.000 TL, cezai şart bedeli olarak 230,000 TL olmak üzere toplam 460,000 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı taraf ile müvekkili arasında 08/06/2012 tarihinde, içeriğinde üç farklı hukuki ilişkinin düzenlendiği karma bir sözleşme imzalandığını, tarafların söz konusu sözleşmeyle her üç hukuki ilişkinin bedel ve uygulama hükümlerini düzenlediğini, dava dilekçesinin aksine sözleşmenin müvekkili şirket tarafından değil bizzat davacı tarafın avukatları tarafından hazırlandığını, müvekkili şirketin kurulduğundan beri en büyük ticari zararının 2012 ve 2013 yıllarında gerçekleştiğini, bu nedenle müvekkilinin TV kanalının yayınlarına son vererek yüzlerce çalışanın işsiz kalmasına engel olabilmek için olağanüstü önlemler almak zorunda kaldığını, bu olağanüstü önlemler kapsamında spor programlarının tamamına son verildiğini, davacı taraf ve ekibi marifetiyle hazırlanarak sunulan programın da ağır mali yükler getirmesi sebebiyle ifası müvekkili şirketten beklenmeyecek işlem temeli çökmüş bir sözleşme olduğunu, işbu davaya dayanak oluşturan 08/06/2012 tarihli sözleşmeden sonra 07/07/2012 tarihinde yeni bir hizmet akdi imzalandığını, 08/06/2012 tarihli sözleşmede yer alan cezai şart hükümlerini ihtiva etmediğini, geçerli akdin de sonraki akit olacağını, sonraki tarihli akit, önceki tarihli akdi (en azından hizmet akdi kısmım) ortadan kaldıracağından, davacı tarafın tüm taleplerinin yeni ve geçerli hizmet akdi doğrultusunda incelenerek reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, TBK madde 435/2’ye göre davalının feshinin haksız olduğu, TBK m.138 hükmünün şartları gerçekleşmediğinden işbu uyuşmazlıkta uygulama imkanının olmadığı, sözleşmenin Bölüm I 14, Bölüm II 12, Bölüm III 5 hükümlerinde cezai şartla birlikte kanundan doğan haklar saklı tutulduğundan bu husus TBK m.179 I’de yer alan aksinin kararlaştırıldığı bir husus teşkil ettiğinden davacının hem cezai şartı hem de tazminatı talep edebileceği, davacının sahibi olduğu “…” adlı spor programının 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 2/1 maddesinde tanımlanan “herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler” kapsamında eser olarak değerlendirilmesi gerektiği, davalının sözleşmeyi haksız feshinden dolayı lisans bedeli/tazminat tutarı olarak davacı alacağının 175.000 TL, telif hakkı alacağının ise 105.000 TL olmak üzere toplam 280.000 TL talep edilebileceği, davacının sözleşmenin feshinden 5 hafta sonra iş bulabilmesi ihtimali kapsamında yapılan oranlama sonucu davacının 31.250 TL telif alacağı ve 18.750 TL yorumculuktan doğan alacağı ve 280.000 TL cezai şart olmak üzere toplam 330.000,00 TL talep edebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, sözleşmenin haksız feshine dayalı bakiye ücret ve cezai şart istemine ilişkindir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 3. Bölümü’nün 5. maddesinde ”işveren işbu mutabakata aykırı olarak süresinden önce işbu sözleşmeyi feshederse …’a madde 7’de belirtilen cezai şart bedelini ödemeyi ve cezai şartın fahiş olmadığını, cezai şart bedeli dışında, …’a her türlü kanundan doğan haklarını derhal ödeyeceğini şimdiden gayrikabili rücu beyan, kabul ve taahhüd eder” denilmekte olup, sözleşmenin 7. maddesinde ise ”Taraflardan biri işbu sözleşmeyi süresinden önce fesih etmek isterse, diğer tarafa, fesih tarihinden 30 Haziran 2014 tarihine kadar Basın İş Kanunu’ndan kaynaklanan, eser sahipliğinden doğan, yorumculuk görevinden kaynaklanan sözleşme bedellerinin toplamı kadar cezai şart bedelini ödemeyi ve bu cezai şartın fahiş olmadığını şimdiden gayrikabili rücu beyan, kabul ve taahhüt eder.” hükmü yer almaktadır.
Davacı yan, anılan bu hükümlere dayanarak 27.11.2013 (sözleşmenin feshi) tarihinden 30 Haziran 2014 tarihine kadarki bakiye ücret ve bu ücretler toplamı kadar cezai şart isteminde bulunmuştur. Mahkemece, davacının hem bakiye ücret hem de cezai şart talebinin yerinde olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, 6098 sayılı Borçlar Kanunu 180. maddesinde, alacaklının hiçbir zarara uğramamış olsa bile kararlaştırılan cezanın ifasının gerektiği, alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklının, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemeyeceği belirtilmiş olup, mahkemece davacının cezai şart talebi yerinde bulunmakla, bu durumda bakiye ücret alacağının istenemeyeceği gözetilerek, cezai şart dışındaki bakiye ücret alacağı talebi yönünden red kararı verilmesi gerekirken, bu alacak kalemi yönünden de davanın kabulü doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep şekline göre davacı vekilinin bakiye ücret alacağına ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (3) bozma sebep şekline göre davacı vekilinin bakiye ücret alacağına ilişkin, bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 20/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.