YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2657
KARAR NO : 2017/1679
KARAR TARİHİ : 21.03.2017
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 07/05/2015 tarih ve 2012/444-2015/264 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 2009 yılında davalı bankadan 60.000,00 TL ve 20.000,00 TL’lik iki ayrı kredi kullandığını, ikamet ettiği …’deki davalı banka şubesinden 60.000,00 TL’lik kredinin her ay düzenli olarak taksitlerini gönderdiğini, 20.000,00 TL’lik kredinin taksitlerinin ise, kendisine ait taşınmazın kira bedelleri ile her ay düzenli olarak ödendiğini ancak, davalı banka tarafından kredi taksitlerinin zamanında ödenmediğinden bahisle icra takibi yapılacağının bildirilmesi üzerine müvekkilinin taşınmazını değerinin altında bir fiyata satarak krediyi tamamen kapattığını, kredinin zamanından önce kapatılmış olmasına rağmen faiz indirimi de yapılmadığını, müvekkilinin gününden de önce kredi tutarını …’daki banka aracılığıyla göndermiş olmasına rağmen paranın hesaba gecikmeli olarak işlendiğini öğrendiğini, davalının müvekkilinden 2005 yılından kalma kredi kartı borcu olduğundan bahisle 11.489,65 TL tahsil ettiğini, tüm kredi taksitlerinin zamanında ödenmesine rağmen hatta taksit tutarlarından fazla para gönderilmesine rağmen taksitlerin zamanında ödemediğinin iddia edildiğini, hesapta olması gereken 3.800,00 TL kira bedelinin de akıbetinin bilinmediğini, davalı tarafından müvekkiline açıklayıcı bir bilgi de verilmediğini ve müvekkilinin davalı eylemleri ile maddi ve manevi zarara uğratıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 25.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, meydana geldiği iddia edilen zararlarla müvekkilinin kredilerini tasfiye etmesi arasında herhangi bir bağ bulunmadığını, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmeleri neticesinde müvekkilinin kullandırdığı krediyi ödeme planına göre geri isteme hakkı, davacının da zamanında krediyi ödeme yükümlülüğü bulunduğu oysa, davacının taksit tutarlarını süresinde ve tam olarak ödemediğini, müvekkilinin zarara sebebiyet veren bir eylemi bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 14/08/2009 tarihli Konut Finansman Kredisi Sözleşmesi ve 10/07/2006 tarihli Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi’ne dayalı olarak 14/08/2009 tarihinde 60.000,00 TL konut kredisi ve 20.000,00 TL tüketici destek kredisi kullandığı, 10/07/2006 tarihli sözleşmeye dayalı olarak 5.000,00 TL’lik tutarlı KMH ek hesap açıldığı, mülkiyeti davacıya ait bağımsız bölümün banka lehine ipotek verilmesi suretiyle tüketici destek kredisinin konut kredisine ek olarak kullandırıldığı, davacının 18/07/2005 tarihinde açılan vadesiz hesabına 10/07/2006 tarihli Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi’ne istinaden ek hesap açıldığı ve hesabın kredili mevduat hesabı olarak çalışmaya başladığı, 5.000,00 TL limit tahsis edildiği, davacının anılan hesabın varlığından haberdar olmadığı iddiasının hesaptan muhtelif tarihlerde ve miktarlarda para çekildiğinden yerinde olmadığı, davacıya kredi kartı verilmediği, davacının ve … dışından gönderilen döviz havale bedellerinin kaydedildiği hesap sahibinin gönderilen havale bedelleri ile kredi hesaplarının taksitlerinin ödenmesi hususunda davalı bankaya verilmiş herhangi bir yazılı talimatının ve ayrıca otomatik ve düzenli ödeme talimatlarının bulunmadığı, bu nedenle göndericisi tarafından doğrudan davacının kredi hesabına ait taksitlerin ödenmesi kaydıyla gönderilen havaleler hariç olmak üzere gönderilen havalelerin TL’ne çevrilerek davacının kredi taksitlerinin geç ödenmesine neden olduğu yönündeki iddianın da yerinde olmadığı ancak, davalının davacıdan alacağının 72.952,87 TL olduğuna ilişkin kabul beyanının nazara alındığı, kredilere ilişkin taksit tutarları gecikmeli olarak ödendiğinden gerek taraflarca imzalanan kredi sözleşmesinin 10. , gerekse 4077 sayılı Yasa’nın 4822 sayılı Kanun ile değişik 10. ve 5582 sayılı Kanun’a eklenen 10/b maddesi gereğince davacının kullandığı konut ve tüketici kredilerinde en az iki taksidin ödenmesinde temerrüde düşme halinin gerçekleştiği, ihtara rağmen geciken taksitlerin ödenmemesi nedeniyle bankanın borcun tamamını isteme hakkının doğduğu, muacceliyet koşullarının oluştuğu ancak, hesap katına ilişkin davacıya gönderilen ihtarnamelerin borçlu ve kefiline tebliğ edilemeden iade edilmiş olması nedeniyle muacceliyet tarihinden, hesap kapama tarihine kadar akdi faiz uygulanması gerektiği, davalının 72.952,87 TL alacaklı olduğu, bu miktarın davalı banka tarafından da kabul edildiği, temerrüde uğrayan borçların TOA hesaplarına aktarılmasından sonra tahsil ve tasfiye edilmesi nedeni ile kredinin erken ödenmesi veya kapatılması durumu söz konusu olmadığından erken ödeme ve zarar iddiasına dayalı maddi tazminat talepleri ile manevi tazminat talep koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Yasa ile değişik 10. maddesinde “Kredi veren, taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak; ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabilir. Ancak kredi verenin bu hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir.”, aynı Yasa’nın 5582 sayılı Yasa ile eklenen 10/B maddesinde “Konut finansmanı kuruluşu, geri ödemelerin yapılmaması halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak ancak tüketicinin birbirini izleyen en az iki ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabilir. Konut finansmanı kuruluşunun bu hakkını kullanabilmesi için en az bir ay süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir. Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 10. maddesinde ise, geri ödeme planında gösterilen taksitlerin başkaca bir ihtara gerek kalmaksızın karşılarında belirtilen tarihte muaccel olacağı, vade tarihinde ödenmeyen taksitlere vade tarihinden ödeme tarihine kadar temerrüt faizi uygulanacağı ayrıca, müşterinin birbirini izleyen en az iki taksiti ödemede temerrüde düşmesi halinde bankanın borcun tamamını muaccel kılmaya ve bir ay içerisinde borcun ödenmesini talep etmeye yetkili olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda davacıya gönderilen ihtar bila tebliği iade edildiğinden, davacıya bankaca tebliğ edilmiş bir muacceliyet ihtarının bulunmadığı ve ihtarın gönderildiği adresin davacının sözleşmede yazılı ya da bankaya bildirdiği adresi olup olmadığının da anlaşılamaması karşısında, hesap kat ihtarı sözleşme ve Tüketici Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliğ olunamamıştır. Bu durumda, davacı tarafından aleyhine takipte bulunulmadan önce yapılan ödemenin erken ödeme niteliğinde olduğunun kabulü gerekirken, mahkemece benimsenen bilirkişi raporu uyarınca bu ödemenin erken ödeme niteliğinde olmadığından bahisle anılan hususa ilişkin talebin de reddine yönelik gerekçe yerinde değildir. O halde, erken ödemenin gerçekleştiği kabul edilmek ve sözleşme hükümleri dikkate alınmak suretiyle erken ödeme nedeniyle davacının hesabın kapatılması için kendisinden faiziyle tahsilat yapılıp yapılmadığı hususunda denetlemeye elverişli ek rapor alınması gerekirken bu kalem alacak tahsili yönünden eksik incelemeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 21/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.