Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/2249 E. 2017/4466 K. 18.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2249
KARAR NO : 2017/4466
KARAR TARİHİ : 18.09.2017

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16/12/2015 tarih ve 2015/394-2015/528 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirkette %33,3 oranında pay sahibi olduğunu, şirket yönetiminde bulunmadığını, 03.04.2015 tarihli 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında 2, 3, 4 nolu gündem maddeleri bağlamında kanuna uygun olarak şirketin işleyişi, faaliyeti, mali ve finansal tabloları hakkında bilgi alma ve inceleme talebinde bulunduğunu, taleplerinin bir kısmına baştan savma cevap verilip, bir kısmının ise açıkça ret olunduğunu, bu yönde muhalefetlerini genel kurul tutanağına geçirttiklerini bunun hakkın ihlali olduğunu ileri sürerek şirketin solo mali tabloları ile şirket mizanı da dahil olmak üzere defter ve kayıtları üzerinde TTK. 437/4. maddesi gereğince inceleme yetkisi verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; dava, şirketin defter ve belgeleri üzerinde inceleme istemine ilişkin olduğu, 03.04.2015 tarihli 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında davacıların sorduğu sorulara, davalı ilgilileri tarafından detaylı cevapların verildiği, verilen cevapların yeterli ve bilgi edinme haklarını karşılar nitelikte olduğu, pay sahibi davacıların sorulan sorulara verilen cevap olup açık bir red halinde değil taleplerin ve soruların cevapsız bırakılması halinde mahkeme yoluna başvurulabileceği, bu koşullarda davacıların iddialarının ispat edemediği gerekçesiyle TTK’nın 437/5 maddesi gereği kesin olarak karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine mahkemenin 16/12/2015 tarihli ek kararı ile kararın kesin olması nedeniyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece verilen ek karar ve esas karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere göre, mahkemenin temyiz isteminin reddine dair ek kararına yönelik davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı ek karara ilişkin davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan ek kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,20 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 18/09/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

6102 sayılı TTK 437/5 maddesinde “Bilgi alma ve inceleme istemleri cevapsız bırakılan, haksız olarak reddedilen, ertelenen ve bu fıkra anlamında bilgi alamayan pay sahibinin, reddi izleyen on gün içinde, diğer hallerde de makul bir süre sonra şirketin merkezinin bulunduğu Asliye Ticaret Mahkemesine başvurabileceği, başvurunun basit yargılama usulüne göre inceleneceği, mahkeme kararının, bilginin genel kurul dışında verilmesi talimatını ve bunun şeklini de içerebileceği, mahkeme kararının kesin olduğu” hükmü getirilmiş, madde gerekçesinde de “Beşinci fıkranın, mahkeme kararının hızla verilmesini sağlamaya ve temyizi de kısa sürede sonuçlandırmaya yönelik hükümleri içerdiği” öngörülmüştür.
Madde metninde, mahkemenin davayı kabul kararından söz edilmekte olup, bu kararın ne olabileceğine ilişkin cümleden sonra kararın kesin olduğu yönünde sevk edilen hüküm, davanın kabulüne ilişkin mahkeme kararına yöneliktir.
Madde metni ile gerekçesi bir arada değerlendirildiğinde, davanın reddine ilişkin mahkeme kararının kesin kabul edilmesi mümkün değildir.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası’nın 36. maddesinde ifade edilen adil yargılama hakkının ve hukuk güvenliği ilkesinin ihlali anlamına da gelebilecektir.
Sonuç olarak, 6102 sayılı TTK 437/5 maddesinde düzenlenen, kararın kesinliği hali davanın kabulüne ilişkin kararlara yönelik olduğundan, eldeki davada davanın reddine karar verilmiş olması nedeniyle temyiz yolu açık bulunduğundan davacı vekilinin ek karara yönelik temyiz isteminin kabulü ile ek kararın bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ek kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne karşıyız.