Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/1551 E. 2017/4213 K. 11.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1551
KARAR NO : 2017/4213
KARAR TARİHİ : 11.09.2017

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 20/10/2015 tarih ve 2015/641-2015/836 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirketin … Şeker Fabrikası A.Ş’nin atık su arıtma tesisini anahtar teslim olarak yaptığını, bu tesisin kurulumu davalıdan 40.000,00 USD turarında çevresel sıyırıcı ve 198.000,00 USD karşılığında havalandırma cihazı alındığını, davalının Su Teknolojileri Bölüm Müdürü…tarafından verilen ropörtajlarda ve davalı şirketin yılbaşı kartında davacının yaptığı atık su tesisinin davalı tarafından yapıldığını belirterek aldatıcı beyanlarda bulunduğunu, davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının anılan tesisi kendileri yapmış gibi referans göstererek başka firmaların atık su işlerini üstlendiğini ve haksız rekabetten maddi çıkar elde ettiğini ileri sürerek davalının fiilinin haksız olduğunun tespitini, yanlış beyanın düzeltilmesini, 100.000,00 TL manevi tazminatın ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu röportajlarda … Şeker Fabrikasının müvekkili şirket tarafından yapıldığına dair bir ibarenin bulunmadığını, ilgili röportajda adı geçen projelerde müvekkili şirketin ürün ve çözümlerinin olduğunun altının çizildiğini, aldatıcı veya iyiniyet kurallarına aykırı harekette bulunulmadığını, … Şeker Fabrikasını referans göstererek başkaca işler üstlenmelerinin söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak, davalı tarafça muhtelif dergilere verilen röportajlarda kullanılan ifadelerden sanki … Şeker Fabrikasının atık su arıtma tesisinin davalı tarafından yapıldığının anlaşıldığı, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiği, ancak, eylemlerin gerçekleştiriliş şekli itibariyle, doğrudan doğruya davacının kişilik haklarına yöneltilmediği, çok ağır ve üzüntü verici mahiyette olmadığı gibi TBK m. 58/2 kapsamında davalının beyanlarının düzeltilmesi, gazetede ilan yapılması gibi davacının zararının başka bir biçimde giderimine ilişkin hükümler yer aldığı ve davacının manevi tazminat gerektirecek şekilde zarar gördüğünü yasal delillerle inandırıcı şekilde kanıtlayamadığı gerekçesiyle, davalının davaya konu eyleminin TTK’nın 55/1-a-2 maddeleri gereğince haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve menine, … Şeker Fabrikası Atık Su Arıtma Tesisinin davalı … tarafından gerçekleştirildiğine dair beyanlarının düzeltilmesine, gideri davalıdan alınmak suretiyle ve kararın kesinleşmesinden sonra hüküm özetinin ilanına, koşulları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dava, haksız rekabetin tespiti ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile karar verilmiştir.
Ancak, 6100 sayılı Yasa’nın 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur.
Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” hükmünü amirdir.
Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK’nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmesi gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK’nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, hükmün tefhim edildiği 20/10/2015 tarihli celsede, davalı vekili hazır olmayıp, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmeden ve bu durum duruşmada olmayan davalı vekiline meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmeden, tahkikatın bittiği ve sözlü yargılamaya geçildiği davacı vekiline bildirilmiş ve davacı vekilinin son sözleri sorulduktan sonra karar verilmiştir.
Yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 11/09/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞIOY

6100 sayılı HMK’nın Geçici 3/2. maddesi delaletiyle temyiz incelemesinde uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nın 5236 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 428/2. maddesi “Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vezaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve işbu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır.” hükmünü içermektedir. Yerel mahkemece tahkikatın sona erdiğinin ve keza sözlü yargılama için duruşma günü belirlenip davalı vekiline tefhim ve tebliğ edilmemiş olması, 6100 sayılı HMK’nın 184 ve 186. maddesindeki usul hükmünün ihlali niteliğinde ise de, yukarda anılan kanun hükmü doğrultusunda, tek başına bozma sebebi olarak kabul edilemez.
Bu nedenlerle, taraf vekillerinin esasa yönelik temyiz nedenleri üzerinde durularak bu çerçevede yapılacak inceleme sonucunda bozma nedenleri ortaya çıktığı takdirde, usuli cihete ilişkin bu yönde de bozma nedeni oluşturulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan Daire çoğunluğunun münhasıran usul bozmasına katılmaya olanak görmüyoruz.