Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/14514 E. 2018/6671 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14514
KARAR NO : 2018/6671
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada … 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 16/05/2016 tarih ve 2014/257-2016/436 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 23.10.2018 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirkette müdür yardımcısı olarak görevli … isimli kişinin birçok kişiyi mevcut paralarını değerlendirmek amacıyla kandırdığını ve aldığı paralar karşılığında müvekkiline ve diğer şahıslara logolu ve imzalı hazine bonoları verdiğini, ancak bu belgelerin sahte olduklarının anlaşılması üzerine müvekkili ve diğer şahıslarca … ve çalıştıran sıfatıyla … Değerler A.Ş.’ye karşı … 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2003/188 esas sayılı dosya ile dava açtıklarını, davalı şirketin olayda % 75 kusuru olduğuna hükmedilerek tazminata mahkûm edildiğini, alacağın faiz ve masrafları ile birlikte 19/08/2010 tarihinde tahsil edildiğini, BK’nın 105. maddesinde yer alan koşullar oluştuğundan munzam zarar alacaklarının hüküm altına alınması için işbu davanın açılma gereğinin doğduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 30.000,00 TL munzam zarar alacağının dava tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 23/10/2012 tarihli dilekçesi ile toplam 68.501,04 TL munzam zararının faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının 30.000,00 TL munzam zararı hangi oranları dikkate alarak belirlediğinin açıklanmadığını, davanın 10 yıllık zamanaşımına uğradığını, davanın açıldığı tarihten
geriye doğru 10 yıllık süre dışında kalan bölümün talep edilmesinin mümkün olmadığını, munzam zararın varlığı ve miktarının somut vakıalarla ispatının gerektiğini, paranın geç tahsil edilmesinde müvekkilinin bir kusuru bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre; davanın kısmen kabulüne, 35.625,61 TL’nin 30.000 TL’sine dava tarihi olan 24/09/2010 tarihinden, 5.625,61 TL’sine ise ıslah tarihi olan 23/10/2012 tarihinden itibaren avans faizi uygulanarak davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının, davalı vekilinin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, BK’nın 105’inci maddesine dayanan munzam zarar istemine ilişkindir. Dairemizin 28/11/2013 tarihli bozma ilamında da açıklandığı üzere munzam zarara dayanan talep hakkı, esas itibariyle bir alacak hakkıdır ve BK’nın 105’inci maddesinde zamanaşımı yönünden de ayrık özel bir hüküm getirilmemiş olup, bu alacağa da BK’nın 125’inci maddesindeki, on yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. Sürenin başlangıcı da, munzam zararın hukuki yapısından hareketle genel hüküm uyarınca alacağın muaccel olduğu zamandan başlatılacaktır. Somut olayda, kesinleşen mahkeme kararıyla 4.253,00 TL asıl alacağın 30/10/1997 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Asıl davanın açılması, işbu davadaki munzam zarar talebi yönünden zamanaşımını kesmeyeceğine göre, munzam zarar davasının açıldığı tarihten geriye doğru on yıllık süre içerisinde gerçekleşen zarar bölümünün talep edilmesi mümkün olup, bu süre dışında kalan zarar bölümü ise zamanaşımına uğramıştır. Dolayısıyla, eldeki munzam zarar davasının açıldığı tarihten geriye doğru 10 yıllık süre nazara alınarak bu dönem için alacaklının maruz kaldığı zarar miktarından, davacının elde ettiği faiz gelirinin mahsubu ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Bozmadan sonra açıklanan ilkelere göre düzenlenen 25.02.2015 günlü bilirkişi ek raporunda, dava konusu dönemde davacının hesaplanan munzam zarar tutarının, aynı dönemde elde edilen temerrüt faizinden daha az olduğu mütalaa edilmiş olup bilirkişi raporu dosya içeriğinede uygun bulunmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının, davalı vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA,(3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 6,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 25/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.