Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/14257 E. 2018/7697 K. 06.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14257
KARAR NO : 2018/7697
KARAR TARİHİ : 06.12.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Hekimhan Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 12/05/2016 tarih ve 2015/186-2016/168 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 04/12/2018 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait kayısı bahçesinde 29/04/2011 tarihinde ve daha sonra meydana gelen dolu yağışı nedeniyle ürün dökülmesi ve kalite kaybı olduğunu, davalıya yapılan hasar ihbarı üzerine gerçekleştirilen ekspertiz çalışmasının sonucu müvekkilince kabul edilmeyip Hekimhan Sulh Hukuk Mahkemesi’nce tespit yaptırıldığını, tespit raporunda hesaplanan meblağdan poliçede öngörülen muafiyet ve davalı tarafça ödenen ürün kaybı bedeli düşüldüğünde talep edilebilecek meblağın 43.270 TL olarak hesaplandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 43.270,00 TL’nin tespit tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının maruz kaldığı ve davalıdan talep edeceği zarar tutarının 41.561,26 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 41.561,26 TL’nin 16/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, Devlet Destekli Ürün Sigortası Poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Yürürlükten kaldırılan HUMK 382 ve devamı maddeleri ile yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün verilmesi, tefhimi ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı hususları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde
yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu
nedenle hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiş olup, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda mahkemece verilen kısa kararda, “davanın kısmen kabulü ile 41.618,37 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” karar verilmiş iken gerekçeli kararda kısa karardan farklı olarak “Davanın kısmen kabulü ile, 41.561,26 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” karar verilmek suretiyle kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişkili bir durum yaratılmıştır. Bu durumda yukarıda açıklanan yasa hükümlerine ve içtihada uygun, kısa kararla ve gerekçe ile çelişkili olmayan, kendi içinde tutarlı bir hüküm kurulması gerektiğinden kararın öncelikle bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin uyuşmazlığın esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek olmadığına, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 06/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.