Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/14101 E. 2018/7479 K. 29.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14101
KARAR NO : 2018/7479
KARAR TARİHİ : 29.11.2018

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20/04/2016 tarih ve 2011/507-2016/826 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl kararı davalı vekili, ek kararı ise davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 27/11/2018 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı asil … vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının davacı şirketin müdürü olduğunu, görevli olduğu dönemde davacı şirketin dava dışı … Ltd. Şirketinden olan alacağına karşılık 432.000,00 TL bedelli beş adet çeki 30/04/2009 tarihinde tutanakla teslim almış olmasına rağmen bu çekleri şirket hesaplarına aktarmadığını ve şirket için kullandığını kanıtlayamadığını, bu suretle şirketin zararına yol açtığını ileri sürerek 432.000,00 TL’nin çeklerin teslim alındığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davaya konu çeklerin davacı şirket yetkilisi … bilgisi dahilinde davalı tarafından teslim alındığını, çeklerin 300.000,00 TL’lik bölümünün şirketten olan alacağı nedeni ile davalı tarafından alındığını, kalan 132.000,00 TL bedelli çeklerin ise yine şirket ortağı …’ın şirketten olan cari hesap alacağı nedeni ile bu kişiye verildiğini, şirkete ait çekleri nedensiz yere alı koymadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin müdürü olan davalının şirketin dava dışı … Şirketinden olan alacağına karşılık düzenlenen toplam bedeli 432.000,00 TL olan beş adet çeki teslim aldığı, çeklerin ya da tahsil edilen bedellerinin şirket kayıtlarına aktarılması gerekirken, davalının cari hesap alacağı bulunduğunu ileri sürüp çeklerin bir bölümünü kendisinin aldığını, çek bedellerinin bir bölümünün ise …’a aktardığını ileri sürmüş ise de, şirket kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarına göre bu kişilerin davacı şirketten alacaklı olduklarına ilişkin kayıt
olmadığı gibi, her ikisinin davacı şirkete borçlarının bulunduğu, şirketin ortaklarından borç para alması için ortaklar kurulu kararı gerekli olup, böyle bir karar alındığının ileri sürülmediği ve çek bedellerinin şirket işlerinde kullanıldığının usulüne uygun deliller ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, 432.000,00 TL’nin 25/10/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davacı vekilinin talebi üzerine 18/05/2016 tarihli ek karar ile yargılama sırasında taşınmazlar üzerine koyulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, HMK’nın 392/2. maddesindeki teminatın iadesi koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin teminat mektubunun iadesine ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Asıl kararı davalı vekili, ek kararı ise davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, limited şirket müdürünün sorumluluğuna ilişkindir. Mülga 6762 sayılı …’nın 556. maddesinde şirket yöneticilerinin sorumlulukları hakkında anonim şirketin bu hususlara ilişkin hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş olup, bu yollama ile uyuşmazlığa aynı Yasa’nın 341. maddesi uygulanacaktır. Bu maddeye göre sorumluluk davasının açılabilmesi için, bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunması gerekmekte olup bu husus dava şartıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uygulaması da aynı yöndedir ( m. 618/son ). Dava konusu olayda sorumluluk davası açılması için alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığından dava açma koşulu oluşmamış ise de bu husus yargılama sırasında tamamlanabilir. Bu durumda mahkemece genel kurul tarafından bu yönde bir karar alınması için davacı tarafa mehil ve gerektiğinde kesin mehil verildikten sonra sonucuna göre bir hüküm tesisi gerekirken bu eksiklik giderilmeden davanın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiş, asıl kararın re’sen bozulması gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin ek karara ilişkin temyiz isteminin incelemesine gelince; 6100 sayılı HMK’nın 392. maddesinde “İhtiyati tedbir talep edenin, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorunda olduğu, talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkemenin gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebileceği, adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesinin gerekmediği, asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminatın iade edileceği” belirtilmiş; Bölge Adliye Ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin “Teminatların iadesi” başlıklı 217. maddesinde de “İhtiyati tedbir veya ihtiyati haciz taleplerinde teminat olarak yatırılan para, banka mektubu, tahvil ya da benzeri evrakın iadesinin istenmesi halinde yazı işleri müdürü teminatın iadesi için kanuni şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırıp bu hususu belgelendirerek görüşü ile birlikte dosyayı hakim veya başkana sunar. Teminat gösterilmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalktığının anlaşılması halinde mahkemece, teminatın iadesine karar verilir.” hükmü düzenlenmiştir. Davacı vekilinin üç adet taşınmazın üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönünde verilen ihtiyati tedbirin ihtiyati haciz olarak düzeltilmesi, tedbirin teminatsız devamı, talepleri kabul edilmezse tedbirin kaldırılarak teminat mektubunun iadesi talebi üzerine mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 10/11/2016 tarihli ek karar ile taşınmazlar üzerine konulan ihtiyati tedbirlerin kaldırılmasına, teminat mektubunun iadesine ilişkin talebin reddine karar verilmiş olup, açıklanan hükümlerde yer alan usule ilişkin uygulama yapılmaksızın karar verilmesi doğru görülmemiş, ek kararın bozulması gerekmiştir.
3-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının, davacı vekilinin ise ek karara yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle asıl kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin ek karara ilişkin temyiz itirazlarının kabulüyle, ek kararın davacı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının, davacı vekilinin ise ek karara yönelik sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınıp yekdiğerine verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 29/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.