Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2016/1286 E. 2017/2725 K. 09.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1286
KARAR NO : 2017/2725
KARAR TARİHİ : 09.05.2017

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07/09/2015 tarih ve 2011/561-2015/572 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin … Büyükşehir Belediyesi’nin 1999 yılında açtığı ihaleyi kazanarak 2009 yılına kadar Özel Halk Otobüsü İşletmeciliği yaptığını, belediyenin 2009 yılında aldığı karar ile yönetmelik gereği bu halk otobüslerini kaldırdığını, ancak halk otobüsü sahiplerinin mağduriyetini gidermek için …-… arası 27 kişilik araçlarla hizmetlerine devam etmelerini istediğini, bunun için de 2009 yılı Mayıs ayında ihale gerçekleştirilerek ihalede halk otobüsü sahiplerine öncelik tanındığını ancak karşısında 450 tane muhatap görmek istemeyen idarenin şirketleşme şartını öne sürdüğünü, ihaleye girişin ön şartı olarak daha önce taşımacılık sektöründe hizmet vermiş olmanın arandığını, müvekkilinin daha önceden tanıdığı ve özel halk otobüsü sahibi olduklarını bildiği … isimli arkadaşlarına ait olan davalı Şirket adına ihaleye girdiğini, nitekim aynı şekilde kurulmuş üç şirketin ihaleyi kazandığını, ihale gereği yasal süresi içerisinde araçların çalışmaya başladığını, araçların şirket adına kredi ile alındığını ancak asıl araç sahibinin müvekkili olduğunu, bu nedenle tüm kredilerin müvekkili tarafından çekildiğini, aracın ihale şartnamesi gereği davalı Şirket adına tescil edildiğini, davalının 20/08/2009 kredi kullanım tarihinden itibaren en geç 90 gün içerisinde aracı asıl sahibi adına tescil ettireceği taahhüdünde bulunduğunu, müvekkilinin başlangıçta davalı Şirket yetkililerine güvendiğini, aracın diğer araçlarla birlikte çalışacağını, ay sonlarında da aylık çalışma bedellerini ödeyeceklerini söylediklerini ancak geçen sürede müvekkiline herhangi bir ödemede bulunmadıklarını, aracın aylık 13.000 – 14.000 TL kazandığını, müvekkiline ödemede bulunulmadığı için bankaya olan borçlarını ödeyemediğini, icra takiplerine maruz kaldığını ileri sürerek, asıl davada, … plakalı aracın teslimi, nihai olarak müvekkili adına tescili, aracın davalı tarafından işletilmesinden kaynaklanan dava tarihine kadar olan şimdilik 10.000,00 TL’nin yasal faiziyle davalıdan tahsilini, birleşen davada ise, araca ait özel halk otobüsü hattının hat devir satış bedeli alınmadan müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu aracın ve hattın kredisi davacı tarafından çekildiği, kredi borcu davalı tarafından değil davacı tarafından ödendiğinden aracın ve araca ilişkin hattın davacıya ait olduğunun tespitine karar vermek gerektiği, tescil idari işlem olduğundan bu talebin yerinde görülmediği, banka ile adi ortaklık arasında düzenlenen Özel Halk Otobüsü Hatları ve İşletim Hakkı Rehin Sözleşmesi’nin davacı ile …bank … Şubesi tarafından imzalanan 20/08/2008 tarihli kredi sözleşmesinin eki olduğu, dolayısıyla rehin sözleşmesinin tarihinin de 20/08/2008 tarihi olduğu, bu tarihten itibaren sözleşmenin 12. m. göre 90 gün içinde davalının aracı ve hattı davacıya devir etme taahhüdünde bulunduğu, aracın ve hattın davalı tarafından davacıya 20/11/2008 tarihinde devredilmesi ve bu tarihten dava tarihine kadar araç davalı tarafından işletildiğinden davacıya işletmeden kaynaklanan net kârın verilmesi gerektiği, bilirkişi tarafından aylık net kârın 5.960,00 TL olarak hesaplanmış olup, devredilmesi gereken tarihten dava tarihine kadar geçen süre dikkate alındığında davacının talep ettiği 10.000,00 TL’nin üzerinde alacağı olduğu, taleple bağlı kalındığı gerekçesiyle, asıl davanın kabulü ile, … plakalı aracın davacıya ait olduğunun tespitine, 10.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline, birleşen davanın kabulü ile, araca ait …’ya bağlı Özel Halk Otobüsü hattının dava dışı …’nun kendi içindeki şartlar hariç olmak üzere davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 35,10 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 09/05/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(M)

KARŞI OY

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde açılan eldeki dava, kısmi dava niteliğinde olup, davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutulması kaydıyla alacağının 10.000,00 TL kısmını talep etmiştir.
Hükme esas alınan 01.09.2014 havale tarihli raporla “aracın aylık net kazancının 5.960,00 TL mertebesinde bulunduğu, bu kazançtan kimin ne kadar pay alabileceği konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu” mütalaa edilmiş,
Mahkemece, davacının tam alacağı net bir şekilde saptanmadan, alacağının her halde talep olunan 10.000,00 TL’nin üzerinde olacağı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK 27. maddesinde ifade edilen Hukuki dinlenilme hakkı, T.C. Anayasası’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur.
Yerel Mahkemece, davacının dava tarihi itibariyle tam alacak miktarı belirlenmeden, yeni uyuşmazlıklara sebebiyet verecek şekilde yazılı gerekçe ile hükmün tesisi, Hukuki dinlenilme hakkının ihlali olduğu gibi HMK 30. maddesinde ifade edilen usul ekonomisi ilkesine de aykırıdır.
Davacının, dava tarihi itibari ile tam alacağı belirlenmek üzere yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.