Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/8681 E. 2015/9883 K. 05.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/8681
KARAR NO : 2015/9883
KARAR TARİHİ : 05.10.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/05/2015
NUMARASI : 2014/252-2015/314

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05/05/2015 tarih ve 2014/252-2015/314 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 06.12.2012 tarihinde hizmet akdinin kurularak davalının C grubu imza yetkisi ve genel müdür sıfatıyla görevlendirildiğini, sözleşmede sürenin 2 yıl olduğu ve 120 gün önceden yazılı olarak adrese tebliğ edilmek şartıyla sözleşmenin feshedilebileceğinin düzenlendiğini, bu usul ve şartlara uyulmadan fesih halinde 50.000 TL’nin cezai şartın ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalının sürelere riayet etmeksizin 23.01.2014 tarihinde istifa dilekçesi verip aynı gün işyerinden ayrıldığını ileri sürerek davalının sözleşme hükümlerini ihlali nedeniyle şimdilik 15.000 TL’nin cezai şartın, verilen 13.403TL’nin avansın ve hizmet sözleşmesinin süreli olmasından dolayı sözleşmedeki bakiye süre veya şirketin zararına istinaden şimdilik 1.000 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının eksik sigorta primi yatırması üzerine müvekkilinin ayrılmak zorunda kaldığını, sözleşmenin tamamen işçi aleyhine hükümler içerdiğini, yöneticiler tarafından müvekkiline mobbing uygulandığını, hakaret edildiğini, şirketin isteği üzerine müvekkilin ayrıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında 06.12.2012 tarihli hizmet sözleşmesinin düzenlendiği, davacının işveren, davalının personel konumunda bulunduğu, personel ile işveren arasında düzenlenen hizmet sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, iş mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, davanın usulden reddine, talep halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye dayalı olarak cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkin olup mahkemece yukarıda gösterilen gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 370/2. maddesi “Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.” şeklinde düzenlenmiş olup davalının, davacı şirkette genel müdür sıfatının bulunduğu uyuşmazlık dışıdır. 21.03.2013 tarihli yönetim kurulu kararı ile davalının “C grubu imza yetkisi ile yetkilendirildiği, 100.000 TL’sına kadar her türlü işlemi müşterek imza ile gerçekleştirilebileceğinin belirtildiği, yine bunların yanında dava ve takiplerde kabul, feragat, sulh ve ibra beyanında bulunması, tahkim anlaşmalarının imzalanması, gayrimenkul kiralanması, kredi ve finansal kiralama sözleşmelerinin aktedilmesi, genel müdür yardımcılarının belirlenmesi, görevden alınması ve görev tanımlarının değiştirilmesi, çalışan maaşlarının belirlenmesi, personel alımı, iş akitlerinin feshi gibi bir çok hususta müşterek imza ile şirket adına yetkilendirildiği anlaşılmakta olup davalı TTK’nın 370/2. maddesinde gösterilen müdür sıfatını haizdir.
Anonim şirket ile şirketi temsile yetkili murahhas üye veya müdürler arasındaki ilişki 6102 sayılı TTK’nın 365 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Yine TTK’nın 4. maddesinde bu kanundan kaynaklanan uyuşmazlıkların tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava olduğu belirtilmiş; aynı yasanın 5. maddesinde ise aksine hüküm bulunmadıkça tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerinin asliye ticaret mahkemesinde görüleceği öngörülmüştür. Bu durumda uyuşmazlığa konu davada asliye ticaret mahkemesi görevli bulunduğu gözetilip işin esasına girilerek neticesine göre bir hüküm tesis edilmesi gerektiği halde görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.