Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/7521 E. 2015/13627 K. 17.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/7521
KARAR NO : 2015/13627
KARAR TARİHİ : 17.12.2015

MAHKEMESİ : … .. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/03/2014
NUMARASI : 2013/80-2014/132

Taraflar arasında görülen davada … .. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 31/03/2014 tarih ve 2013/80-2014/132 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15/12/2015 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … … ile davalı vekili Av. … … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların kardeş olduğunu ve yıllarca … Organize Sanayi Bölgesi’nde birlikte adi ortak olarak mobilyacılık işi yaptıklarını, 2005 yılında … Ahşap Mobilya ve Plastik Doğrama San. Ltd. Şti.’yi kurduklarını, bu şirket adına … Organize Sanayi Bölgesi’nde 12.000 m2 arsa içinde 1000 m2 kapalı binası olan bir taşınmaz satın aldıklarını, 2007 yılında tarafların aralarındaki ortaklık ilişkisinin sona erdirilmesine karar verdiklerini ve davacının şirketteki paylarını anlaşmada yazılı kazanımların kendisine bırakılması karşılığında, davalıya ve gösterdiği kişi olan kızı … ….’ye devrettiğini, davalının defalarca talep edilmiş olmasına rağmen anlaşma içeriğinde belirtilen bazı gayrimenkullerin devrini gerçekleştirmediğini ileri sürerek, dava dilekçesinde bildirilen ve tapuda davalı adına tescilli payların iptali ile davacı adına tescilini talep ve dava etmiş, 20.03.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile, bu talep kabul edilmezse toplam 175.525 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dosyaya sunulan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, dava konusu hisse devir senedinde devir bedellerinin nakden ve tamamen ödenmiş ve tarafların bu devirle ilgili olarak birbirlerini ibra etmiş olduklarının yazılı bulunduğu, davacının davasına dayanak yaptığı belgenin de bir sözleşme olmadığı, bir taşınmaz devir vaadi olarak da vasıflandırılamayacağı, zira gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin geçerlilik kazanabilmesi için Noterlik Kanunu’nun 60/3 ve 89. maddelerine göre noterde düzenlenmesinin zorunlu olduğu, ayrıca her iki tarafın iradelerini açıkça ortaya koymalarının gerekli bulunduğu, tek taraflı bir irade beyanı içeren belgenin satış vaadi sözleşmesi olarak değerlendirilemeyeceği, yine taşınmazın belirli veya belirlenebilir olması gerektiği, ayrıca satış bedelinin de sözleşmede belirlenmiş olmasının da gerektiği, somut olayda ise davacının dayandığı belgenin sayılan bu şartların hiçbirine uygun olmadığı ve iddianın ispatlamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, dava dışı limited şirket hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Devir sözleşmesi geçerli olarak yapıldıktan ve TTK’nın 520. maddesinde düzenlenen koşullar oluştuktan sonra, sözleşmenin esaslı unsurlarından bulunmayan devir bedeline ilişkin ayrı bir sözleşme yapılması mümkün olup bu yeni sözleşme, anılan Yasa maddesindeki şekil şartlarına tabi değildir.
Somut uyuşmazlıkta da taraflar arasında noterden düzenlenen 04.10.2007 tarihli sözleşme ile davacının hissesi davalıya ve davalının kızı …’ya devredilmiştir. Davacı vekilince dayanılan ve davalının imzasını taşıyan tarihsiz belgeden ise, davalının hisse devir bedeli karşılığı olarak bir kısım taşınmazların davacıya devrini, miktarları belli senetlerin ve borçların ödenmesini üstlendiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde, taraflar arasında devir bedeline ilişkin herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı savunulmuşsa da, dilekçenin devamındaki beyanlarında anılan belgedeki imza inkar edilmemiş ve bu belgede belirtilen hisse devir bedellerinin önemli bir bölümünün davacıya ödendiği, şirketin yaptığı inşaat işlerinin karşılığı olan hak ve alacakların davacıya devir ve temlik edildiği bildirilmiş, dava dilekçesinde ve tarihsiz belgede sayılan alacakların tek tek davacıya ödendiği açıklanmıştır. Dolayısıyla anılan tarihsiz belgenin hisse devir bedeline ilişkin bir sözleşme olduğu davalının da kabulünde bulunduğu gibi, anılan belgede yer alan ibarelerin tek tek ne anlama geldiği ve hangi taşınmazları ifade ettiği konusunda da taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde ise anılan belgedeki diğer yükümlülükler yerine getirilse de, “…. ….” ve “…” ibareleri ile ifade edilen taşınmazların müvekkiline devredilmediği, “… … …” ibaresiyle ifade edilen borçların davalı tarafından ödenmediği ve sözleşmenin 10. maddesinde belirtilen araç mülkiyetinin müvekkiline devredilmediği ileri sürülmüştür.
Ayrıca HUMK’nın 295. ve Noterlik Kanunu’nun 82/2. maddeleri uyarınca, düzenleme biçimindeki noter senetleri, sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil teşkil ederler ise de, öncelikle ticaret ortaklığına ait pay devrinde tarafların, TTK’nın 20 vd. maddelerinde öngörülen tacir olmanın hükümlerine tabi bulundukları ve basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorunda oldukları da unutulmamalıdır. Anılan saptamalar çerçevesinde, davacının 04.10.2007 tarihli noter senedindeki “devir bedelinin nakden ve tamamen ödendiği” beyanının borcun söndürüldüğünü kabule yeterli olmadığı da açıktır.
Bu durum karşısında mahkemece, tarihsiz belgede ve dava dilekçesinde belirtilen bedellerin ödendiğini ve devirlerin yapıldığını tereddüde yer vermeyecek şekilde ispat yükünün borçlu davalı üzerinde olduğu kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.