Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/6481 E. 2015/8429 K. 17.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6481
KARAR NO : 2015/8429
KARAR TARİHİ : 17.06.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL (KAPATILAN) 47. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/06/2014
NUMARASI : 2012/116-2014/225

Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) 47. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/06/2014 tarih ve 2012/116-2014/225 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı Y.. Ç.. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalılardan Y.. Ç..’in müvekkilinin eski acentesi olduğunu, diğer davalı H.. A..’ün de davalı Y.. Ç..’ten acentelik faaliyetlerini yürüttüğü iş yerini müvekkili şirketin bilgisi dışında devraldığını ve davalı Y.. Ç..’in sahip olduğu müşteri portföyünü davalı H.. A..’e devrettiğini, bu devrin müvekkilinin bilgisi dahilinde olmayıp, izni ve muvafakati da bulunmadığını, müvekkili acentelerinin prim tahsil etme yetkisi olmadığını, sadece aracı acente olarak faaliyette bulunduklarını ancak, müvekkili şirkete sigortalı TBMM Mensupları Vakfı çalışanları tarafından gönderilen şikayetler sonucu davalılar tarafından prim tahsilatı yapıldığının ve bu tahsilatların müvekkili şirkete intikal ettirilmediğinin tespit edildiğini ileri sürerek, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılar tarafından tahsil edilerek intikal ettirilmeyen kar paylı birikim tutarı olan 9.824,62 TL’nin, davalı H.. A..’ün sorumluluğu 2.528,21 TL ile sınırlı olmak üzere 26.9.2003 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Y.. Ç.. vekili, zaman aşımı def’i ve yetki itirazında bulunmuş, müvekkilinin 09.10.1998-22.06.2001 tarihleri arasında davacı şirketin acentesi olarak faaliyet gösterdiğini, diğer davalı H.. A..’e hayat sigorta portföyünün değil, elementer portföyünü TBMM’deki bürosu ile birlikte 2002 yılı Haziran ayında devrettiğini, ilgili devir hakkında davacıya bilgi vermek ya da muvafakat almak gibi bir zorunluluğun bulunmadığını, acentelik tesisi için davacı tarafça teminat alındığını ve teminatının çözülmüş olmasının sözleşmenin feshedildiği tarih itibariyle müvekkilinin davacı bünyesinde herhangi bir borcu olmadığının karinesi olduğunu, davacı tarafça müvekkilinin sorumluluğunun 2001 yılı ile 2002 yılı Haziran tarihleri arasındaki primlerle ilgili olduğunu iddia etse de, 2001 yılı ile ilgili primlerin davacıya ödendiğini, müvekkilinin fesih tarihine kadar sorumlu olup, bu tarihe kadar olan hesabın fesih sırasında görüldüğünü, fesih sonrası dönemden de sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin diğer davalı tarafından tahsil edilen primleri ödeme gibi bir kabul ve taahhüdünün bulunmadığı gibi, kar payı ile ödenmesi taahhüt edilen komisyon alacağının davacı tarafça ödenmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı Y.. Ç.. arasında 21.09.1998 tarihinde süresiz acentelik sözleşmesi imzalandığı ve 22.06.2001 tarihinde sona erdirildiği, davacının 08.10.2003 tarihli mali denetim raporu ile dava konusu sigorta primlerinin davalılar tarafından 2003 yılı Mart ayına kadar tahsil edildiği ve tahsil edilen primlerin şirkete intikal ettirilmediğinin anlaşıldığı, davalı Y.. Ç..’in tali acentası H.. A..’ün de tahsilat yapıp, primleri iade etmediği, davalı Yavuz’un iş yerini davalı H.. A..’e devrettiği ve davalı H.. A.. aleyhine Ankara 24 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2003/445 sayılı dosyasında alacak davası açıldığı, davalının anılan dosyada komisyon payının hesaplandığı, taraflar arasındaki 02.09.2003 tarihli protokol ile de davalı Y.. Ç..’in 2.419 TL borcu olduğu ve davalı H.. A.. ile olan davayı kaybetmesi halinde de ayrıca 1.620 TL daha ödeyeceğini taahhüt ettiği, bu borç tutarlarına kar payı tutarları hesaplanarak, komisyon alacağının borç tutarından mahsup edilip, ödeneceğinin düzenlendiği, davalı Y.. Ç..’in yaptığı tahsilatlardan 7.296,41 TL ve davalı H.. A..’ün ise, 2.528,21 TL olarak sorumlu oldukları hususunun tespit edildiği ve davalılarca acente olarak prim borçlarını ödediklerine dair herhangi bir delil sunulmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, 7.296,41 TL’nin davalı Y.. Ç..’ten, 2.528,21 TL’nin de davalı H.. A..’den 26.09.2003 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı Y.. Ç.. vekili temyiz etmiştir.
1- Davacı tarafça, davalılar tarafından tahsil edilerek davacı tarafa intikal ettirilmeyen sigorta primlerinin davalılardan istirdadı istemiyle açılan davada yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, mümeyyiz davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde yetki itirazında bulunulmuş, mahkemece ise, taraflar arasındaki 21.09.1998 tarihli acentelik sözleşmesinin 22. maddesinde sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığı gerekçesiyle yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Oysa, 6100 sayılı HMK’nın 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenleme karşısında yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde geçerlidir. Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanır. Somut olaya gelindiğinde, davalı acente Y.. Ç..’in tacir olup olmadığı araştırılıp, değerlendirilerek tacir olan davalı yönünden HMK’nın 17. maddesi gereğince yetkili mahkemenin belirlenmesi gerekirken, bu husus nazara alınmaksızın yazılı şekilde yetki itirazının reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, mümeyyiz davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı Y.. Ç..’e iadesine, 17/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.