Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/6096 E. 2015/13559 K. 16.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6096
KARAR NO : 2015/13559
KARAR TARİHİ : 16.12.2015

MAHKEMESİ : … .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2014
NUMARASI : 2014/517-2014/701

Taraflar arasında görülen davada … .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 30.12.2014 tarih ve 2014/517-2014/701 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı T.. A.. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin diğer davalıların borçlusu olduğu 75.000 TL bedelli gayri nakdi kredi sözleşmesine aynı miktarda kefil olduğunu ve bu kefaletin güvencesini teşkil etmek üzere 01.10.2004 tarihinde düzenlenen ipotek sözleşmesi ile taşınmazını ipotek olarak verdiğini, davalı bankanın bu gayrimenkul üzerindeki ipoteği 06.06.2005 tarihinde kredi sözleşmesindeki kefaletine ilişkin risk sona erdiğinden fek ettiğini, ancak 3 yıl sonra davalı bankanın diğer davalıların başkaca gayri nakdi kredi sözleşmelerinin kat edilmiş olması nedeniyle müvekkili hakkında icra takibi yaptığını, oysa müvekkilinin davalı bankaya her hangi bir borcunun olmadığını ancak icra tehdidi altında 75.000 TL daha para ödediğini ileri sürerek şimdilik 10.000 TL’nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Bankası vekili, süresiz kredi sözleşmelerinde kefaletinde süresiz bulunması nedeniyle kredi limitinin arttırılması ve yeni kredi kullandırılması halinde kefilin sorumluluğunun sona ermeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; davacının davalı şirket ile banka arasındaki 27.09.2004 tarihli kredi sözleşmesine kefil sıfatıyla imza koyduğu, krednin 27.09.2006 tarihinde geri ödemelerinin son bulduğu ve tamamen kapatıldığı, icra takibine konu kredilerin 07.06.2006 tarihinden sonra düzenlenen sözleşmelere dayandığı, işbu sözleşmelerde davacının kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı, bu nedenle sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile asıl davada 10.000 TL’nin birleşen davada 65.000 TL’nin 17.11.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı … .. Bankası vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl dava yönünden davalı banka vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, İİK’nun 72/7. maddesi uyarınca açılan istirdat istemine ilişkin olup, bu maddede öngörülen 1 yıllık süre hak düşürücü süredir ve taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece resen dikkate alınması gerekir. Hak düşürücü sürenin başlangıcı, borç olmayan paranın doğrudan doğruya icra dairesine ödendiği tarihten veya borçlunun haczedilen malların değerinin icra dairesine ödendiği tarihtir. Somut olaya gelindiğinde, davacı tarafından 13.06.2008 tarihinde icra dairesine ödeme yapılmış ise de, istirdat istemli birleşen dava 1 yıl hakdüşürücü sürenin geçmesinden sonra 06.05.2014 tarihinde açıldığından birleşen davanın reddi gerekirken kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı banka vekilinin temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı banka yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı T.. A..’ye iadesine, 16.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.