Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/560 E. 2015/13614 K. 17.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/560
KARAR NO : 2015/13614
KARAR TARİHİ : 17.12.2015

MAHKEMESİ : … .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2014
NUMARASI : 2013/63-2014/296

Taraflar arasında görülen davada … .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09.09.2014 tarih ve 2013/63-2014/296 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15.12.2015 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … … ile davalı vekili Av. … … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkilinin eski çalışanı ve kurucu ortağı olduğunu, davalının şirket adına yaptığı işlemler nedeniyle müvekkili şirketi zarara uğratıcı faaliyetlerde bulunduğunun tespit edildiğini, davalının piyasaya olan borçları nedeniyle şirket hissesine ve alacaklarına haciz konulduğunu, davalıdan kaynaklanan sebeplerle müvekkili şirkete haksız ihtarlar geldiğini, yapılan sözleşmelerdeki hatalar sebebiyle şirketin zor durumda bırakıldığını, davalının yönetici sıfatını kötüye kullandığını, örtülü ödenekler ile kendisine haksız kazanç sağladığını, çalışmadığı halde bazı yakınlarını iş yerinde çalışıyor gösterip sigortalarını şirkete ödettiğini, müvekkili ile davalı arasındaki iş akdinin iş yerine mazeretsiz gelmemesi, iş akışını bozması, şirket ortakları ile aralarında çıkan uyuşmazlıklar sebebiyle şirketi zarara uğratacak faaliyetlerde bulunması, 3. kişiler ile şirket menfaatine aykırı protokol ve alım satım sözleşmeleri imzalamaya devam etmesi, müvekkili şirkete ait ticari defterleri gerçeğe aykırı düzenlemesi sebebiyle haklı sebeple fesh edildiğini, şirket kayıtlarını usulüne uygun tutmaması nedeniyle şirketi zarara uğrattığını, Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu tarafından yapılan inceleme sonunda tutanak tutulduğunu, 12.03.2012 tarih 667, 01-2633 nolu inceleme emrine istinaden müvekkili şirketin 2007 yılı hesap dönemi işlemlerinin incelenmesi neticesinde 2007 yılı hesap dönemi yasal defter ve kayıtlarından şirketin kasa hesabı borç bakiyelerinde çok yüksek tutarlarda para gözükmesine rağmen bu tutarları 31/12/2007 tarihi itibariyle adatlandırmadığı, taahhuk ettirilmesi gereken faiz gelirlerinin dönem kazancının tespitinde dikkate almadığının tespit edildiğini, vergi denetim tutanağında adı geçen … Yem ve Su Ürünleri San. ve Tic. A.Ş.’nin Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan karar ile … Gıda ve Yem San. A.Ş. ile birleştiğini, birleşme mukavelesinin 5. maddesinde “Devralan şirketin tüm hakları devralan şirkete intikal edecektir. “düzenlemesinin bulunduğunu, aynı şekilde 12.03.2012 tarih 667, 01-2634 nolu inceleme emrine istinaden müvekkil şirket ile birleşen … A.Ş.’nin 2007 yılı hesap dönemi işlemlerinin incelenmesi neticesi müvekkil şirketin 2007 yılı hesap dönemi yasal defter kayıtlarından şirketin kasa hesabı borç bakiyelerinde çok yüksek tutarda para gözükmesine rağmen bu tutarı 31.12.2007 tarihi itibariyle adatlandırmayıp tahakkuk ettirilmesi gereken faiz gelirlerinin dönem kazancının tespitinde dikkate almadığının tespit edildiğini, davalının resmi kayıtları usulüne uygun tanzim etmemesi nedeni ile müvekkilinin vergi cezası ile karşılaştığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100.000,00 TL’nin faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 21.03.2013 tarihli dilekçe ile davalının eşi ……i şirkette çalışıyor gösterip sigorta primlerinin şirkete ödettirildiği açıklanmıştır.
Davalı vekili,müvekkilinin şirketin küçük hissedarı olduğunu, sahibi olduğu hisseleri de hakim ortağa peyder pey devrettiğini, müvekkilinin hangi fiili ile şirketi ne kadar zarara uğrattığının, hangi yakınını sigortalı olarak gösterdiğinin açıklanması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiş, 12.04.2013 tarihli dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davanın sorumluluk davası olduğu, davalının davacı şirketin ortağı olup 03/07/2007 tarihinden 15/09/2011 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, davacının yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı 2007 yılı hesap dönemi ile ilgili şirket defterlerinin tutulmasındaki usulsüzlükler nedeniyle davacı şirketin toplam 121.958,02 TL vergi cezası ödemek zorunda kaldığı, davalının şirket yönetim kurulu üyesi olması sebebiyle defterlerin intizamsız bir şekilde tutulmasından olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 336/3 maddesi gereğince müteselsilen sorumluluğunun bulunduğu, 6762 Sayılı TTK’nın 309 ve 340 maddeleri uyarınca sorumluluk ile ilgili davanın davacı şirketin zararı ve sorumluğu öğrendiği tarihden itibaren 2 yıl ve her halükarda zararın vukuundan itibaren 5 yıl geçmekle zaman aşımına uğrayacağı, vergi cezası ile ilgili zararın 2007 yılı hesap dönemine ait olduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu, davacının bu talebinin zaman aşımı sebebiyle reddinin gerektiği, dava dilekçesinde yalnızca 2007 yılı hesap dönemine ait vergi cezası talebi olduğu için bilirkişi raporunda bahsi geçen diğer vergi cezaları yönünden her hangi bir değerlendirme yapılamayacağı, davacı tarafça davalının haksız, hukuka aykırı eylemleri ve hatalı usulsüz işlemleri dolayısıyla bir zarar oluştuğunun usulüne uygun deliller ile kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davacı şirketin önceki dönemde yöneticiliğini yapan davalının zarara neden olduğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. İşbu dava, yönetici hakkındaki sorumluluk davası niteliğindedir. Davalı, davacı şirkette 2007 yılından 2011 yılına kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. Dava konusu edilen eylem ve işlemler anılan yıllara ilişkindir. Söz konusu işlemlerin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı TTK’nın 341. maddesi uyarınca davacı şirket yönetim kurulu üyesi hakkında böyle bir davanın açılabilmesi için genel kurulda dava açılması yönünde karar alınması gerekmektedir. Ancak, bu husus sonradan da tamamlanması mümkün usulü bir eksiklik niteliğinde bulunup hemen davanın reddini gerektiren bir durum değildir.
Öte yandan, dava tarihi 18.02.2013 tarihi olup 6103 sayılı Kanunun 3. maddesi uyarınca somut olaya uygulanması mümkün 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TKK’nın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nın 408/1 ve 479/3-a maddelerindeki düzenleme karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gereklidir. Fakat, anılan yönteme uyulmaması davanın hemen reddi sonucunu doğurmamalıdır. Somut olayda davalı yönetici aleyhine tazminat davası açılması yönünde alınmış bir kararın olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Böyle bir kararın varlığı dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Bu durum karşısında mahkemece, genel kurulda davalı hakkında dava açılması yönünde alınmış bir karar var ise ibrazının sağlanması, yoksa anılan eksikliğin giderilmesi için davacı tarafa HMK’nın 54. maddesi uyarınca uygun süre verilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde doğrudan işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.