Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/5574 E. 2016/139 K. 12.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/5574
KARAR NO : 2016/139
KARAR TARİHİ : 12.01.2016

MAHKEMESİ : BODRUM 4. A
TARİHİ : 17/10/2014
NUMARASI : 2012/339-2014/349

Taraflar arasında görülen davada…..Mahkemesi’nce verilen 17.10.2014 tarih ve 2012/339-2014/349 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalıların diğer davalı ortakları olduklarını, davalı dava dışı kişilere mevcut borçları nedeniyle tarafların ortağı oldukları şirketin mal varlığı üzerine ipotek konulduğunu, bu nedenle müvekkillerinin zarara uğrama ihtimallerinin bulunduğunu ileri sürerek, HMK’nın 107/2. maddesi uyarınca ileride arttırılmak kaydıyla şimdilik davalıların müvekkillerine toplam 10.000,00 TL nakdi veya ayni teminat sunmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu yapılan teminatsız olarak şirket gayrimenkulünün ipotek edilmesinin, şirket yönünden risk yaratan bir işlem olduğu, ancak davacının doğmuş bir zararın varlığını iddia ve ispat etmediği gerekçesiyle davalı şirketler yönünden davanın husumet yokluğundan, diğer davalılar yönünden ise esastan davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, 17.10.2014 tarihli kararla dava reddedildikten sonra davacıların diğer vekili dosyaya 16.02.2015 tarihli davadan feragat dilekçesi sunmuş, bu dilekçe üzerine mahkemenin 17.02.2015 tarihli ek kararı ile davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Asıl karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Mahkemece verilen karar henüz kesinleşmeden davacılar vekilinin 16.02.2015 tarihli dilekçesi ile davadan feragat edilmesi üzerine dosya ele alınıp 17.02.2015 tarihli ek kararla davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Her ne kadar feragat ve kabul davanın her aşamasında ve hüküm kesinleşmeden mümkün olsa da, mahkemeler kanunda gösterilen istisnalar dışında kendi hükümlerini kendileri kaldıramazlar. İlk derece mahkemelerinin kararlarını bozup kaldırma yetkisi Yargıtay Kanunu’nun 1. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi atfıyla halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nın 428. maddesi uyarınca münhasıran Yargıtay’a aittir. Yerel mahkeme duruşmaya son verip 17.10.2014 tarihli kararı vermekle davadan elini çekmiştir. Artık mahkemece, karardan sonraki dönemde usule ilişkin haller dışında dava tekrar ele alınıp esasa etkili karar verilemez. Mahkemece belirtilen doğrultuda inceleme yapıp karar vermesine olanak veren bir usul hükmü de yoktur. Öte yandan, 1086 sayılı HUMK’nın temyiz ile ilgili hükümlerinin yürürlükte olduğu gözetildiğinde henüz HMK Yönetmeliği’nin 57. maddesinin uygulanması da söz konusu değildir. Bu durumda, davacıların feragati üzerine, mahkemece dosyanın ele alınıp ek kararla davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamış, 17.02.2015 tarihli ek kararın ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Dava konusu uyuşmazlık, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri nitelikte olup davadan feragat, hüküm kesinleşinceye kadar yapılabilir ve karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığı gibi yapıldığı anda kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Davacılar vekilinin davadan feragate ilişkin dilekçesinin, vekaletnamesinde bu hususta özel yetkisi bulunduğu da gözetildiğinde, HMK’nın 307 vd. maddeleri uyarınca sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşılmış, Yargıtay İBK’nın 11.4.1940 gün ve 70 sayılı ve HGK’nın 21.11.1981 gün ve 1981/2-551 sayılı kararları uyarınca, davadan feragate ilişkin bir hüküm verilmesini teminen yerel mahkemece verilen 17.10.2014 tarihli kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3- Bozma neden ve şekline göre, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin 17.02.2015 tarihli ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin 17.10.2014 tarihli asıl kararının BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.