Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/467 E. 2015/9714 K. 01.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/467
KARAR NO : 2015/9714
KARAR TARİHİ : 01.10.2015

MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/04/2014
NUMARASI : 2007/431-2014/220

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 15/04/2014 tarih ve 2007/431-2014/220 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 29/09/2015 günü hazır bulunan asıl ve birleşen davada davacı vekili Av. O.. A.., asıl davada davalı vekili Av. E. E. ve birleşen davada davalı vekili Av. O.. İ.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili asıl davada, davalı H.. Ş..’in, inşaat işleri ile uğraşan müvekkili şirketin %1 hissedarı olduğunu, yapılan görev taksimi doğrultusunda şirketin yapmakta olduğu binaların bağımsız bölümlerinin tapu dairelerindeki işlerini takip edip daire alım satımları ile ilgilendiğini, bu görevin ifası için tarafına kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılan arsa sahiplerince tapu satışı veya iş takibi için gereken yetkileri içeren vekaletnameler verildiğini,davacı tarafından Ç. İlçesinde kayıtlı bulunan arsa üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile yapılan binanın 38 nolu bağımsız bölümünün A. Ö. isimli şahsa satıldığını, ancak dairenin inşaatı o sırada henüz tamamlanmadığı için, müşteriden alınan satış bedelinin teminatı olarak kendisine mülkiyeti arsa sahipleri ile yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre müvekkili şirkete isabet eden 17 nolu bağımsız bölümün tapusunun devredildiğini, yapılan mutabakata göre 38 nolu dairenin tapusu arsa sahiplerinden alınıp müşteriye devredildiğinde 17 nolu bağımsız bölümün tapusunun şirkete geri iade edileceğini, yapılan bu anlaşma doğrultusunda 38 nolu dairenin imalatının bitirilip müşteriye tesliminin gerçekleştirildiğini, bunun üzerine A. Ö.’dan kendisine teminat olarak verilen 17 nolu dairenin iadesi istenilerek bu işleri ikmal etmek üzere davalı H.. Ş..’in görevlendirildiğini, Hacı Ömer tarafından Askeri ile irtibata geçilerek dairenin şirket adına geri alındığını, şirket yetkilisi N. Ü.’a bildirildiğini, güven ilişkisi olduğu için tapu kayıtlarına bakılmadığını, ancak 17 nolu dairenin başka bir müşteriye satışı gündeme gelince bu dairenin şirket yerine davalı Ömer adına iade alınıp, tapuya bu şekilde tescil edildiğinin anlaşıldığını ileri sürerek, 17 nolu bağımsız bölümünün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı H.. Ş.. vekili asıl davada, müvekkilinin davacı şirketin ortağı aynı zamanda çalışanı olduğunu, bu nedenle müvekkiline yapılan ödemeler bulunduğunu, söz konusu dairenin müvekkili tarafından yasal yollar ve hakları karşılığı edinildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile yaptığı binadan kendisine kalmış olan A. ili, Ç. ilçesi, Ö.mahallesi, .. ada, .. parselde tapuya kayıtlı taşınmazın 1.kat 17 nolu bağımsız bölümünün bir alışverişin teminatı olarak A. Ö. isimli şahsa devir olunduğunu, daha sonra bu dairenin şirkete devredilmesi zamanı geldiğinde, şirketin %1 hissedarı olan ve tapulardaki işlerini yürüten dava dışı H.. Ş.. isimli şahsın hile kullanarak kendisini kandırması sonucunda şirketin bilgisi olmadan tapuda bu kişi adına devir ve tescil edildiğini, bu şahıs aleyhine tapu iptali ve tescil talepli açılan dava derdest iken davanın ilerleyen aşamalarında, davalı H.. Ş..’in E.D. isimli şahıs lehine 175.000,00 TL tutarında bonolar vererek borçlandığı ve borcuna karşılık da Ankara 11. İcra Müdürlüğü’nün 2007/7773 esas sayılı dosyasında takip yaptırarak dava konusu gayrimenkul üzerine haciz koydurduğunu, daha sonra bu taşınmazın satışı için dosyanın 22. İcra Müdürlüğü’ne çıkartılarak kıymet takdiri yapılarak satışının istenildiğini, bu arada icra dosyasındaki alacağın noterden davalı Ö.. T.. adına temlik edildiğini, 13/02/2009 tarihinde yapılan ikinci artırmada dava konusu taşınmazın 222.000,00 TL bedelle ihaleye iştirak eden Esra Aydın isimli şahsa satıldığını, satış bedelinin yatırılması için alıcıya 3 gün süre verildiğini ve bu sürenin 23/02/2009 tarihinde sona ereceğini, icra müdürü ile yapılan görüşmede paranın dosyaya yatırılması halinde ilgililere ödeme yapılacağının belirtildiğini, bu nedenle satıştan önce icra dosyasının temliken alacaklısı durumunda olan Ö.. T.. aleyhine müstakil dava açılması zaruretinin doğduğunu iddia ederek, yatacak satış bedelinin bu davada verilecek hükmün kesinleşmesine kadar alacaklısına ödenmesinin ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasını dava konusu yapılan 17 nolu bağımsız bölüm dairenin mülkiyetinin gerçekte icra dosya borçlusu H.. Ş..’e ait olmaması nedeniyle bu taşınmaz üzerine konulmuş olan haczin geçersiz sayılarak icra dosyasına yatırılacak olan satış bedelinin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacı şirket hissedarı olan davalının çalışma yöntemi nedeniyle gayrimenkulün mülkiyetini kazanmayı hak ettiğini dava değeri gözetildiğinde kesin delillerle kanıtlayamadığı, davalının dava konusu gayrimenkulün davacı şirketin güvenini kötüye kullanmak suretiyle edindiği, dava sırasında taşınmazın icra yolu ile satıldığı, davalı temlik alacaklısı Ö.. T..’ın alacağının muvazalı olmadığı yönündeki savunmasının aksinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davalı vekili, birleşen davada ise davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl davada davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile asıl dava ile ilgili hükmün onanması gerekmiştir.
2-Birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; birleşen dava, asıl davanın davalısı aleyhine yapılan takipte üzerine haciz konulan 17 nolu bağımsız bölümün mülkiyetinin takip borçlusuna ait olmadığı iddiasına dayalı olarak konulan haczin geçersiz sayılarak icra dosyasına yatırılacak olan satış bedelinin davacıya ödenmesi istemine ilişkin olup, mahkemece, birleşen davadaki davalının savunmasının aksinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, asıl davaya konu taşınmaz ile ilgili olarak 17.07.2007 tarihinde ihtiyati tedbir talep edildiği, 18.07.2007 tarihinde anılan taşınmazın satış ve devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verildiği, asıl davadaki davalı aleyhine davalının keşidecisi olduğu dört ayrı bonodan dolayı 13.08.2007 tarihinde dava dışı E.D. tarafından icra takibi başlatıldığı, icra takibinin itirazsız kesinleştiği, icra takip dosyasındaki alacağın birleşen davanın davalısı tarafından 09.07.2008 tarihli temlikname ile E. D.’tan temlik alındığı, dava konusu taşınmazın 13.02.2009 tarihinde dava dışı E. A. isimli şahsa satışının yapıldığı dosya kapsamı ile sabit olup, mahkemece, işbu davaya ilişkin olarak iddianın ileri sürülüş biçimi de dikkate alınarak davacı tanıkları dinlenilmeden, birleşen davadaki davalının temlik alacağı denetime elverişli bir şekilde irdelenmeden tesis edilen hüküm eksik incelemeye dayalıdır.
Bu durumda, mahkemece, birleşen davada icra takip dosyası ile işbu davadaki davalının temlik alacağı irdelenmek, davacı tanıkları dinlenilmek ve birleşen davada takip alacaklısı, borçlusu ve temlik alacaklısı arasındaki ilişkinin davacı alacağını etkisiz kılmaya yönelik danışıklı olup olmadığı yeterince değerlendirilmek ve sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken bu yönden eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, asıl davada davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile asıl davadaki hükmün ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle, birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 15.394,95 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl davada davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden birleşen davada davacıya iadesine, 01/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.