Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/4467 E. 2015/11347 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4467
KARAR NO : 2015/11347
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2014
NUMARASI : 2014/676-2014/403

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/12/2014 tarih ve 2014/676-2014/403 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında sekiz adet ortaklar kurulu kararından ve 0614 sayılı protokolden kaynaklı uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin 4.7.2012 tarihli anlaşmanın imzalandığını, söz konusu anlaşmada taraflar arasındaki ihtilafın çözümünde uygulanacak yolların, ne miktarda cezai şart ödeneceğinin belirlendiğini, bu anlaşmanın 2. maddesinin (b) bendinde taraflar arasında yaşanacak ihtilafların karşılıklı müzakere ile çözülememesi halinde tahkim yoluyla çözüleceğinin kararlaştırıldığını, aynı maddenin (h) bendinde ise “buradaki hiçbir husus taraflardan birinin söz konusu işlemin telafisi mümkün olmayan zararlardan kaçınmak, satış imkanının yok etmemek için geçici bir kısıtlayıcı mahkeme emri, ihtiyati tedbir veya diğer geçici benzer tedbir alınmasını ya da yukarıdaki maddeler ile ilgili dava açılmasını yasaklamayacaktır” denilmek suretiyle tahkim yetkisine alternatif bir yol olarak mahkemelerin yetkisinin saklı tutulduğunu, taraflar arasında düzenlenen anlaşmada uygulanacak hüküm bakımından HUMK hükümlerine atıf yapıldığını, tahkim sözleşmesinde hem mahkemenin hem de tahkimin yetkili kılınması durumunda tahkim şartının geçersiz olduğunu, sözleşmede uygulanacak kanun yönünde atıf yapılan HUMK’nın 519. maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde tahkim şartının uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin ihtilafların mahkemece seri seri yargılama usulü hükümlerince çözümleneceğinin düzenlendiğini ileri sürerek HUMK’nın 519. maddesi uyarınca taraflar arasında imzalanın 4.7.2012 tarihli anlaşmanın 2. maddesinde yer alan tahkim şartının hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; tahkim sözleşmesinin HMK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapıldığını, sözleşmede HUMK’na yapılan atıfların dil alışkanlığı nedeniyle maddi hataya dayalı olarak gerçekleştiğini, kaldı ki anlaşma tarihi itibariyle HMK’nın yürürlükte olması nedeniyle uyuşmazlıklarda bu kanun hükümlerinin uygulanacağını, sözleşmedeki tahkim şartının geçerli olduğunu, geçersizliğin ve tahkimin yetkisizliğinin ileri sürülmesi durumunda HMK’nın 422. maddesi uyarınca bu hususta hakem heyetince karar verileceğini, davacı tarafından davaya mesnet gösterilen HUMK’nun 519. maddesine HMK’da yer verilmediğini, davacının daha öncesinde uyuşmazlıklar nedeniyle müvekkiline gönderdiği ihtarnameler ile tahkim yoluna giderek müvekkilinden anlaşma uyarınca hakem belirlemesini talep ettiğini, bu doğrultuda Tahkim Kurulunun oluşturulduğunu, davacının kötü niyetle yargılama sürecini uzatmak için bu davayı açtığını, sözleşmenin 2/h bendinde yer alan düzenle ile HMK’nın 414. maddesine atıf yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; taraflar arasında yapılan 4.7.2012 tarihli anlaşmanın 2. maddesinde ihtilafların çözümü için tahkim usulünün öngörüldüğü, HMK’nın 422. maddesi uyarınca tahkim sözleşmesinin geçersizliğine dair itirazları değerlendirme yetkisinin tahkim kuruluna ait olduğu, mahkemenin bu konuda görevli bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 02/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.