Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/4167 E. 2015/13569 K. 16.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4167
KARAR NO : 2015/13569
KARAR TARİHİ : 16.12.2015

MAHKEMESİ : … .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/11/2014
NUMARASI : 2013/377-2014/296

Taraflar arasında görülen davada … .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17.11.2014 tarih ve 2013/377-2014/296 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin … Gümrük Müdürlüğü’ne bağlı olarak Antrepo işlettiğini, davalı tarafından ithal edilen 6 Kap 3114 kg. ağırlığındaki eşyanın müvekkili şirket antreposuna 26/02/2008 tarihinde teslim edildiğini, davalının teslim ettiği eşyanın millileştirme işlemlerini tamamlamadığını ve … Gümrük Müdürlüğü tarafından 01/11/2011 tarihinde düzenlenen tespit ve tahakkuk belgesi ile eşyanın tasfiyelik hale geldiği tespit edilerek 14/11/2011 tarihli yazı ekinde gönderilen 135 no’lu imha kararı ile eşyanın imhasına karar verildiğini ve müvekkili tarafından 01/03/2012 tarihinde imha işleminin gerçekleştirildiğini, müvekkilinin vermiş olduğu hizmetler nedeniyle davalıya fatura düzenlediğini ancak, davalı tarafından fatura bedelinin ödenmemesi nedeniyle aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı ile takibi durdurduğunu, fatura alacağının müvekkilinin davalıya vermiş olduğu antrepo hizmetine ilişkin ardiye, hamaliye, nakliye, tasfiye ve imha işlemlerine dayalı olup, davalı tarafından ödenmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 59.633,91 TL’nin temerrüt tarihi olan 16/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile müvekkili arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmadığını, antrepo kiralama sözleşmelerinin örf ve adete göre dahi yapılması zorunlu sözleşmeler olup, müvekkilinin hiçbir taahhüdü olmamasına rağmen davacının alacak talebinde bulunduğunu, müvekkili tarafından faturanın süresi içerisinde davacıya iade edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça itiraza uğrayan fatura içeriği alacak talebi bakımından taraflar arasında sözleşmenin bulunduğunun ispatlanamadığı ve sözleşme bulunmaması karşısında davacı antrepocunun gümrük mevzuatı hükümleri çerçevesinde ücret talebinde haklı olacağı, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 46/2-a maddesi gereğince eşyanın geçici depolama süresini doldurduğunda aynı Yasa’nın 177. maddesi hükümleri gereğince davacı tarafından yapılması gereken işlemin geçici depolama süresi olan 45 günden çok sonra 05/10/2011 tarihinde başlatıldığı, davacı tarafça dava konusu eşyanın antrepoda uzun süre beklemesini gerektirecek bir belge ya da antrepo rejimine tabi tutulduğunu gösterir antrepo beyannamesinin verildiği ispatlanamadığından, davacının antrepo tarifesi uyarınca geçici depolama süresi olan 45 gün için ücret talebinde haklı olduğu bu itibarla, davacının 524 Euro karşılığı 1.246,00 TL alacak talebinde bulunabileceği, imha işlemine ilişkin giderin kanıtlanamaması nedeniyle geçici depolama süresine ilişkin ücret alacağı dışındaki talebin reddi gerektiği gerekçesiyle, 1.246,00 TL’nin 16/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, antrepo hizmetine ilişkin alacağın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda; ”4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 50. maddesi hükmünce 46’ıncı maddeye göre belirlenmiş süre içinde kendilerine gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanım tayini için gerekli işlemlere başlanmamış eşya, herhangi bir adli veya idari takibata konu olmaması halinde 177 ila 180. madde hükümlerine göre tasfiye edilir. Dava konusu eşyanın deniz yolu ile geldiği ve Yasa’nın 46/2-a maddesinde belirtilen geçici depolama süresi olan 45 gün sürenin dolmasına rağmen eşyanın tasfiye hükümlerine tabi tutulmadığı ve antrepoda uzun süre bekletildiği, eşyanın geçici depolama süresini doldurduğundan aynı Yasa’nın 177. madde hükümlerinin gereğinin zamanında yapılması gerekirken bu işlem antrepo işleticisi davacı tarafından 05/10/2011 tarihinde yapıldığı yani, eşyanın antrepoda uzun süre beklemesine davacının sebebiyet verdiği oysa ki, bu dilekçenin 26/02/2008 tarihinden 45 gün sonra verilmesi ya da, dava konusu eşyanın antrepoda uzun süre beklemesini gerektirecek somut bir belge ya da antrepo rejimine tabi tutulduğunu gösterir antrepo beyannamesinin verildiğinin ortaya konulması gerektiği, aksi takdirde davacı alacağının 45 gün ile sınırlı olacağı belirtilmiş ve mahkemece de işbu değerlendirme doğrultusunda karar verilmiş ise de, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 46/2-a maddesinin, “özet beyan kapsamındaki eşyaya, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanım belirlenerek, buna ilişkin işlemler; deniz yoluyla gelen eşya için özet beyan verildiği tarihten itibaren 45 gün, diğer bir yolla gelen eşya için 20 gün içinde tamamlanır.” şeklindeki hükmü uyarınca eşya alıcısına belirtilen gün içinde gümrük işlemlerini tamamlama zorunluluğu getirilmiştir. Bu süre içerisinde gümrük işlemlerini yapmayan davalı alıcının ayıplı olduğu tespit edilen malları derhal gümrük işlemlerini tamamlayarak iade mükellefiyetini yerine getirmeyen ve malların gümrükte dolayısıyla antrepoda kalmasına sebebiyet veren alıcı kusurundan dolayı meydana gelecek taleplere karşı sorumludur. Davalı ve gümrük idaresinin tasfiyeyi gerçekleştirmemesi dolayısıyla bir idari işlemi yapmamış olması antreponun işgaliyesinden dolayı isteyeceği ücrete etkisi olmaz. Bu itibarla, mahkemece anılan husus nazara alınmak suretiyle değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.