Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/3444 E. 2015/12617 K. 26.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3444
KARAR NO : 2015/12617
KARAR TARİHİ : 26.11.2015

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/09/2013
NUMARASI : 2013/368-2013/417

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26/09/2013 gün ve 2013/368-2013/417 sayılı kararı onayan Daire’nin 02/12/2014 gün ve 2014/23-2014/18847 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekili, davalılardan R. Ö.’un müvekkil şirketin yönetim kurulu başkanı ve şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili kişi iken şirket ortakları arasında meydana gelen gruplaşma sonucu 21.11.2006 tarihinde şirketteki paylarını kardeşi ve aynı zamanda müvekkili şirket hissedarı olan Z. Ö. ve arkadaşlarına devir ve temlik ederek, müvekkili şirketten tamamen ayrıldığını, ancak davalının şirketten ayrılacağı tarihten 5 gün önce düzenlediği 15.11.2006 tarihli vekaletname ile davalılar T. S. ve M. Y.’ın da aralarında olduğu üç kişiyi müvekkil ….. A.Ş. adına banka hesaplarından dilediği zaman ve dilediği miktarda para çekmek, çek tanzim etmek, ahzu kabz gibi önemli yetkiler vererek vekil olarak tayin ettiğini, R. Ö.’un aynı zamanda diğer davalı ….. Tekstil San. Tic. Ltd Şti’nin de hissedarı ve bu şirketi münferit imza ile temsil ve ilzama yetkili müdürü olduğunu, sözkonusu vekaletnamenin düzenlenmesindeki amacın ….. Ltd. Şti’nin müvekkil şirkete olan yaklaşık 2.500.000,00 TL civarındaki borcunu fiktif işlemlerle sıfırlamaya yönelik olduğunu, davalıların bu amacı gerçekleştirmek üzere hep birlikte hareket etmesi sonucu müvekkili şirketin banka hesabına davalı şirket tarafından yatırılmış gibi görünen paraların anılan vekaletname kullanılarak aynı gün şirket hesabından çekildiğini, birkaç gün boyunca tekrarlanan bu işlemler sonucu müvekkil şirketin yaklaşık 2.500.000,00 TL alacağının sıfırlandığı gibi kağıt üzerinde davalı şirkete borçlu hale getirildiğini, davalıların müvekkili şirkete verdikleri zarardan dolayı sorumlu olduklarını ileri sürerek, yapılan ıslah sonucu 2.064.085,00 TL şirket alacağının davalılardan Murat Yıldırım’dan 380.000,00 TL’lik kısmının, diğer davalılardan ise tamamının faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davaya konu banka işlemlerinin fiktif olmadığını, müvekkili R. Ö.’un davacı şirket yönetimi ve genel kurulu tarafından ibra edildiğini, davaya konu edilen işlemlerin o dönemde müvekkili R. Ö.’un sahip olduğu yetkiye istinaden verdiği vekalete dayalı olarak yapılması nedeniyle usulüne uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiş; yargılama sırasında yapılan ıslah ile davaya konu borcun da gerçek bir borç olmayıp, fiktif olduğu belirtilerek savunma ıslah edilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak iddia, davacı şirket ortaklarının 21.11.2006 tarihli devir sözleşmesine kadar davalı R.’nin de aralarında bulunduğu kardeşlerden oluştuğu, bu tarihli hisse devir sözleşmesi sonucu davalı R.’nin de içlerinde bulunduğu bir kısım ortakların davacı şirketten ayrıldıkları ve hisselerini kardeşleri olan Z. Ö. ve başkalarına devrettikleri, hisse devir sözleşmesi ile aynı tarihte davacı şirket ortakları olan kardeşlerin bir araya gelip aynı tarihli ibranameyi düzenledikleri, bu ibranamenin davacı tarafça da kabul edildiği dolayısıyla davacı şirketin tüm ortaklarının imzaladığı ve sahteliği ileri sürülmeyen, ibraname içeriğinde de davacı şirketin …..’ya borçlu olduğunun açıkça kabul edildiği, o halde ibraname tarihinde önce, davacının …..’dan bir alacağının bulunmadığının kabulü gerektiği, üstelik bu ibranameye dayanak tutulan aynı tarihli kasa teslim tutanağı ve belirtilen kasa değerlerine dayanarak ibranamenin düzenlendiği göz önüne alındığında, kayıtlardaki borcun gerçek borcu yansıtmadığı, davalının ıslah ettiği savunmasına göre borcun fiktif olduğu yönündeki savunmasının doğrulandığı, bozmadan sonra davacının ibraname içeriğindeki imzanın müvekkillerine ait olmadığı yolundaki iddiasına, iddianın genişletilmesi kapsamında olması, davalının muvafakatinin bulunmaması ve başlangıçtan bu yana ibraname içeriğine itiraz etmeyişi ve sahteliği ileri sürmeyişi sebebiyle itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 02.12.2014 tarihli kararı ile onanmıştır.
Davacı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK’nın 442. maddesi gereğince REDDİNE, alınması gereken 57,60 TL karar düzeltme harcı peşin ödenmiş olduğundan yeniden alınmasına yer olmadığına, 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK’nın 442/3. maddesi hükmü uyarınca, takdiren 251,00 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyenden alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 26/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.