YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3360
KARAR NO : 2015/6614
KARAR TARİHİ : 08.05.2015
MAHKEMESİ : KONYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2014
NUMARASI : 2014/616-2014/771
Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/12/2014 tarih ve 2014/616-2014/771 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, Almanya Bochum Eyalet Mahkemesi tarafından verilen 22.09.2010 tarih ve 8 O 30/10 sayılı kararın kesinleştiğini ileri sürerek, bu kararın tanınmasına ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, MÖHUK’nın 54. maddesinde düzenlenen tenfiz şartlarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar vermiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, yabancı mahkeme ilamının tenfizi istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yabancı bir mahkeme kararının tenfizine karar verilebilmesi için yabancı mahkeme kararının usulüne uygun olarak kesinleşmiş olması gerekmektedir. 1965 tarihli Hukuki ve Ticari Konularda Adli ve Gayri Adli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliğine Dair Lahey Sözleşmesi’nde sözleşmeye taraf olan ülkeler arasında yapılacak tebligatların hangi makam tarafından ve hangi usul çerçevesinde yerine getirileceği belirlenmiş olup, hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Almanya anılan sözleşmeye taraftır. 1965 tarihli Lahey Sözleşmesi ile kabul edilen istisnai tebligat yöntemlerinden biri de doğrudan posta yolu ile tebligattır. Bu yönteme, sadece sözleşmenin 10. maddesine çekince koymayan ülkeler açısından başvurmak mümkündür. Türkiye, 10. maddedeki tebligat yöntemini kabul etmeyeceğini bu maddeye koyduğu çekince ile belirtmiştir. O halde, yabancı bir mahkeme ilamının kesinleşmesi, ilamın yukarıda anılan Sözleşme hükümlerine uygun biçimde tebliğ edilmiş olmasına bağlıdır.
Somut olaya gelince, davacı vekilinin yabancı mahkeme kararının davalı şirkete tebliğine dair sunmuş olduğu belgelerindeki üst yazıda tenfizi istenen karara ilişkin dosya numarası(8 O 30/10) yazılı ise de ekindeki tebliğ tebellüğ tutanağında dava dışı “Duisburg Eyalet Mahkemesi’nin 3 0 7/09 sayılı yazıları” açıklaması bulunduğu gibi bu belgedeki tebliğ tarihi de tenfizi istenen yabancı mahkeme ilamındaki davalı şirkete yapılan tebliğ tarihi ile örtüşmemektedir. Bu durumda, mahkemece, bu husus üzerinde durularak tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının davalı şirkete yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda usulünce tebliğ edilip edilmediği, kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.