Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/3128 E. 2015/8431 K. 17.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3128
KARAR NO : 2015/8431
KARAR TARİHİ : 17.06.2015

MAHKEMESİ : NEVŞEHİR 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ : 16/10/2014
NUMARASI : 2012/411-2014/443

Taraflar arasında görülen davada Nevşehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16.10.2014 tarih ve 2012/411-2014/443 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkili A.. D..’nin 04.01.1999 tarihinden itibaren davalı şirkette pay sahibi olup, müvekkili O.. D..’nin şirket hissedarlığının ise, müvekkili A.. D..’nin 200 hissesini devrettiği 15.06.2010 tarihinde başladığını, müvekkili A.. D..’nin 04.03.2000 tarihli genel kurul kararı ile 40, 17.09.2001 tarihli yönetim kurulu kararı ile 100, 13.05.2002 tarih ve 2002/7 sayılı yönetim kurulu kararı ile satışa çıkarılan hisselerden 240 adet daha hisse satın alarak 340, 18.10.2003 tarihli sermaye artırım kararı ile 860 adet hisse satın alarak 1.200, 20.09.2005 tarih ve 2005/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile 578 adet hisse daha satın alarak toplam hisse sayısını 1.778’e çıkartığını, 08.09.2006 tarihli yönetim kurulu kararı ile Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2003/385 Esas, 2003/64 Karar sayılı kesinleşmiş kararı gerekçe gösterilerek önce 240 adet hissenin iptal edildiğini, daha sonra müvekkilinin kendisine ait olan 200 adet hisseyi eşi davacı O.. D..’ye devrettiğini ve 1.297 adet hissesi kaldığını ancak, davalı şirketin 10.08.2011 tarih ve 2011/5 sayılı kararı ile müvekkilinin 1.297 adet hissesinin bir anda 50 hisseye düşürüldüğünü ve karara Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/333 Esas, 2009/137 Karar sayılı kararı kapsamında 18.10.2003 tarihli sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının iptal edilmesini gösterdiğini, bu kararla müvekkilinin hissesinin bir anda 17.09.2001 tarih, 2001/9 sayılı yönetim kurulu kararı seviyesine çekilerek müvekkilinin 100 hisseye sahip olduğunu ve 50’sini de eşi O.. D..’ye devrederek 50 hissesinin kaldığının belirtildiğini, müvekkilinin sermaye artırımı dışında satın alma yoluyla sahip olduğu hisselerinin görmezden gelindiğini oysa, müvekkilinin hissesinin 5000 hissede 678 olup, yüzdelik olarak %13,56 olduğunu, davalının kasıtlı olarak müvekkilini zor durumda bırakmak için bu kararı aldığını zira, davalı şirket yönetiminin sermaye artırımı suretiyle elde ettikleri kendi hisselerini iptal etmedikleri gibi, bu hisseleri daha önce şirket hissedarı olmayan şahıslara satmak suretiyle bir kısım şahsı da şirkete ortak edip, kendi hisseleri ile bu şahısların hisselerini iptale tabi tutmadıklarını, yönetim kurulunun eşitlik, sermayenin korunması, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarının kısıtlanmaması ve ihlal edilmemesi ilkelerine aykırı olan bu kararının batıl ve yok hükmünde olduğunu ayrıca, şirket yönetim kurulunun 08.09.2006 tarih, 2006/1 sayılı kararı ile kesinleşen mahkeme kararı uyarınca müvekkiline ait 240 hissenin de bulunduğu 1.260 adet hisseyi hak sahiplerine iade ettiğini ve anılan kararla hisseleri azalan ortaklara yapılacak ödemenin gündeme alınmasına karar verildiğini ancak, 240 adet hisse karşılığı 24.000 TL’nin iadesine dair bir karar verilmediğini, butlanı istenilen yönetim kurulu kararını alan kurul üyelerinin de hisse iptalleri ile şirketle bir bağlarının ve yetkilerinin de kalmadığını, müvekkili A.. D..’den O.. D..’ye devredilen 200 adet hissenin de geçerli bir devir olup, korunması gerektiğini ileri sürerek, 10.08.2011 tarih, 2011/5 sayılı yönetim kurulu kararının mutlak butlanla batıl olduğunun tespitini, sermayesi 500.000 TL, nama yazılı hisse adedi 5000 olan şirketin yasal hisse dağılımının tespitini, müvekkillerinin ayrı ayrı hisse dağılımlarının tespitini, 08.09.2006 tarih, 2006/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile gündeme alınarak müvekkili A.. D..’ye ödenmesine karar verildiği halde ödenmeyen 24.000,00 TL’nin 08.09.2006 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, davalı şirket yönetim kurulunun hissedarlık sıfatı kalmayan kişilerden oluştuğunun tespiti ile şirkete kayyum tayin edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı, hak düşürücü süre ve dava şartı yokluğundan davanın usulden, davacılara yönelik kasıtlı, hukuka aykırı, kötüniyetli ve keyfi hiçbir karar ve işlem bulunmadığını, dava konusu yönetim kurulu kararının da usul ve yasaya uygun olduğunu, ortaklar hakkında başlatılan icra takiplerinin henüz sonuçlanmadığını, itirazın iptali davalarının derdest olduğunu, bu nedenle davacının muaccel bir alacağı bulunmadığından 24.000 TL’nin tahsilinin talep edilemeyeceğini, faiz talebinin de yersiz olduğunu, kayyum talebinin de yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 10.08.2011 tarih ve 2011/05 sayılı yönetim kurulu kararının mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine yönelik talebinin yerinde olmadığı, davalı şirketin hisse dağılımının yönetim kurulunun 10.08.2011, 2011/05 sayılı kararı ile 09.12.2011 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanmış hali ile yasal olarak netleştiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davacının 10.08.2011 tarih ve 2011/05 sayılı yönetim kurulu kararının mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine yönelik talebin reddine, davalı şirketin hisse dağılımının şirket yönetim kurulunun 10.08.2011 tarih ve 2011/05 sayılı kararı ile 09.12.2011 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanmış hali ile yasal olarak netleştiğinin tespitine, davacıların 09.12.2011 tarihi itibariyle hisse miktarlarının beheri 100,00 TL olan 50’şer adet olduğunun tespitine, 08.09.2006 tarih ve 2006/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile davacı A.. D..’ye ödenmesine karar verilen 24.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve hükmedilen faizin avans faizini aşmayacak şekilde tahsil edileceğinin tabii olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki (3) no’lu, davacı vekilinin ise (2) no’lu bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı tarafça, 10.08.2011 tarih, 2011/5 sayılı yönetim kurulu kararının mutlak butlanla batıl olduğunun ve davalı şirket ile davacıların hisse dağılımın tespiti, 08.09.2006 tarih, 2006/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile gündeme alınarak davacı A.. D..’ye ödenmesine karar verildiği halde ödenmeyen 24.000,00 TL’nin davalıdan tahsili, davalı şirket yönetim kurulunun hissedarlık sıfatı kalmayan kişilerden oluştuğunun tespiti ile şirkete kayyum tayin edilmesi istemlerine ilişkin olarak açılan davada, yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, mahkemece de kabul gören 17.01.2014 havale tarihli bilirkişi kurulu raporunda; uyuşmazlık konusunun 18.10.2003 tarihli sermaye artırımı sonrası yapılan ve davacı A.. D..’ye 578 adet daha hisse kazandıran hisse devirlerinin sermaye artırımının iptali sonrası akibetinin belirlenmesi olduğu, 20.09.2005 tarihli yönetim kurulu kararında belirtilen hisse devirleri neticesinde davacının 578 adet hisse devraldığı, 20.09.2005 tarihinde davalı şirketin kayıtlı sermayesi 1.200.000,00 TL olup, 18.10.2003 tarihli sermaye artırımı kararının iptaline ilişkin Nevşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/333 Esas, 2009/137 Karar sayılı kesinleşen kararı uyarınca şirket sermayesinin yeniden 500.000,00 TL’ye indirildiği, dolayısıyla söz konusu hisse devirlerinin şirketin iptal edilen sermaye artırımı sonrasında 12.000 adet pay üzerinden yapıldığı, bu kapsamda somut olaydaki hisse devirlerinin, hem devreden ortakların sermaye artırımı öncesindeki kök paylarından, hem de sermaye artırımı sonrası ortakların artırılmış sermaye paylarından yapıldığı, sermaye artırımın iptaline ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararının bulunmasının sermaye artırımından önceki payları da içeren iradi devirlerin geçersiz kılınmasını gerektirmeyeceği, pay sahipleri arasındaki iradi hisse devirlerinin başka, şirketin işleyişiyle ilgili, şirket içi bir işlem olan sermaye artırımı neticesinde pay edinilmesi veya diğer pay sahiplerinin rüçhan haklarını kullanmaması nedeniyle paya sahip olunması başka bir şey olup, diğer davacının, davacı A.. D..’den pay devralmış olmasının da aynı şekilde geçerli olduğu, fakat iradi devirlerin pay adedi olarak ne kadarının kök paylar ve sermaye artırımı sonucu kazanılan paylar üzerinden edinildiğinin muhasip incelemeyi gerektirdiği yine, davalı şirketin ve davacıların yasal hisse dağılımlarının tespitinin de muhasip incelemeyi gerektirdiği belirtilmiş, mahkemece de işbu raporun ibrazından sonra dosya muhasip bilirkişiye tevdi edilerek rapor aldırılmış ancak, muhasip bilirkişi tarafından düzenlenen raporun sadece davalı şirket yönetim kurulu ve genel kurul kararları ile pay defterindeki hisse miktarları belirtilmek suretiyle, birinci bilirkişi raporunda tespitinin yapılması gerektiği beyan edilen hususlar üzerinde durulmaksızın davacıların hisse miktarlarının şirketin pay defterindeki kayıtlarda da yer aldığı gibi beheri 100,00 TL olan 50’şer adet olduğunun belirtildiği ve bu nedenle anılan raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli bir rapor olmadığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla, mahkemece davacı tarafın muhasip bilirkişi raporuna yönelik ciddi itirazları bulunduğu da göz önünde bulundurularak gerek bu itirazları ve gerekse de birinci bilirkişi raporunda belirtilen hususları karşılayacak muhasip bilirkişi ya da bilirkişi heyetinden yeniden rapor aldırılmak suretiyle sonucuna göre bir karar vermek gerekirken anılan hususlar nazara alınmaksızın, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bu nedenle kararın davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
3-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 17.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.