Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/3096 E. 2015/12271 K. 19.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3096
KARAR NO : 2015/12271
KARAR TARİHİ : 19.11.2015

MAHKEMESİ : MENDERES 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/05/2013
NUMARASI : 2011/314-2013/317

Taraflar arasında görülen davada Menderes 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/05/2013 gün ve 2011/314-2013/317 sayılı kararı bozan Daire’nin 27/11/2014 gün ve 2013/17082-2014/18522 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine açılmış olan dava sonucu mahkemece müvekkilinin davalıya 20.000 TL ve ferilerini ödemesine karar verildiğini, bu kararın müvekkili tarafından temyiz edildiğini ancak davalı tarafça söz konusu kararın ilamlı icra takibine konu edilmesi nedeniyle müvekkili tarafından icra dosyasına 43.750 TL’lik teminat mektubu ibraz edilerek mehil vesikası alındığını, yerel mahkemece kararın tebligatında yapılan bir yanlışlık nedeniyle yapılan temyiz isteminin reddine karar verildiğini, bunun üzerine davalı tarafından teminat mektubunun paraya çevrilerek 25.10.2007 tarihinde icra dosyasından 41.686,30 TL’nin tahsil edildiğini, müvekkilinin banka hesabına 43.750 TL’nin ticari kredi borcu olarak kaydedildiğini, yapılan karar düzeltme istemi üzerine temyiz isteminin reddine ilişkin kararın kaldırıldığını ve yapılan inceleme sonucu kararın bozulduğu, bozma üzerine yapılan yargılamada davanın reddine karar verildiğini ve bu kararın temyiz aşamasından da geçerek kesinleştiğini, bu karar neticesinde davalının müvekkilinden tahsil ettiği paranın bir dayanağının kalmadığını, icranın iadesi işlemi sonucu ana paranın iadesine karar verilmiş ise de bu paranın ödenmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın tazmin edilmediğini ileri sürerek, ticari kredi masraf ve faizleri karşılığı yapılan ıslah sonucu 22.537,56 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu teminat mektubunun paraya çevrilmesine ilişkin olarak yapılan tüm işlemlerin hukuka uygun olarak yapıldığını, icra dosyasından tahsil edilen paranın iade edildiğini, davacının isteminin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davalı tarafından başlatılan ilama dayalı icra takibine konu mahkeme kararının bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği ve temyiz incelemesi sonunda kararın kesinleştiği, bu sebeple ilama dayalı olarak davacı aleyhinde başlatılan icra takibinin dayanaksız kaldığı, davacının aleyhinde başlatılan haksız icra takibinde dosyaya ibraz ettiği teminat mektubunun paraya çevrilmesi sonucu bankaya faiz ve masraf ödemek zorunda kaldığı ve bu nedenle toplam 22.537,56 TL zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 22.537,56 TL alacağın (9.000 TL’lik kısmı için dava tarihinden itibaren, 13.537,56 TL’ye ise ıslah tarihinden itibaren) işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 27/11/2014 tarihli kararı ile bozulmuştur.
Davacı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK’nın 442. maddesi gereğince REDDİNE, alınması gereken 57,60 TL karar düzeltme harcı peşin ödenmiş olduğundan yeniden alınmasına yer olmadığına, 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK’nın 442/3. maddesi hükmü uyarınca, takdiren 251,00 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyenden alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 19/11/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY

1- Dava, sebepsiz zenginleşmeden doğan zararın tahsili istemine ilişkindir.
2- Davalı B.. K..’un, davacısı olduğu İzmir Asliye (3) Ticaret Mahkemesi’nin 2005/66 E.- 2006/623 K. Sayılı henüz kesinleşmeyen dosyasında lehine hüküm olunan ilam alacağının tahsili için İzmir 20.İcra Müdürlüğü’nün 2007/7213 sayılı dosyasında takip başlattığı, bu dosya davacısı M.. B..’ın da icra dosyasına teminat sunduğu teminat mektubunun alacaklı B.. K.. tarafından 25.10.2007 tarihinde paraya çevrilerek tahsil edildiği, ancak ilama konu İzmir Asliye (3) Ticaret Mahkemesi’nin 2005/66 E.- 2006/623 K. Sayılı kararının Yargıtay tarafından bozulması sonucu nihai aşamada davanın reddedilmesi nedeniyle, davalının tahsil ettiği takip alacağının hukuki bir dayanağının kalmadığı ve davalı B.. K..’un icra dosyasında tahsil ettiği miktar kadar sebepsiz zenginleştiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
3- Davacı, icra dosyasından haksız olarak tahsil edilen meblağ yönünden uğradığı faiz ve teminat mektubu komisyon masrafına ilişkin zararının tahsilini talep etmektedir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 S. Borçlar Kanunu’nun 61.maddesinde (6098 S. TBK’nın 77 m.) yer alan “Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisap eden kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin iadesi lazımdır” hükmü uyarınca davalı zenginleşmeyi davacıya iade etmek zorundadır.
4- İadenin kapsamı hakkında BK’nın 63/2.maddesinde (6098 S. TBK’nın 79 m.) yer alan “Şu kadar ki kabız, o şeyi suiniyet ile elden çıkarmış yahut onu elden çıkarır iken bilahare red ve iadeye mecbur olacağına vakıf bulunmuş olursa red ve iadeye mecburdur” hükmü uyarınca, daha sonradan iade edebileceğini bilerek zenginleşenler ile kötü niyetle zenginleşenler aynı statüde kabul edilmiştir. İadenin konusunun para olması halinde temerrüdün hangi tarihte başlayacağı konusunda, 818 sayılı BK’da bir hüküm yok ise de 6098 S. TBK’nın 117.maddesinde yer alan düzenlemede “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer… sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır” hükmü getirilmiştir.
5- 818 S. BK’nun yürürlükte olduğu dönemle ilgili olarak Dairemizin 05.04.2012 tarih ve 2010/14277 E. – 2012/5377 K. Sayılı ilamında da, “…sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan bu türden bir alacak davasında hangi tarihten itibaren temerrüt faizi talep edilebileceği hakkında açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, davanın sebepsiz zenginleşme ilkelerine dayalı olduğu kuşkusuz bulunmaktadır. O halde, uyuşmazlığın çözümünde bu hukuki dayanağın ilkelerinden yararlanılması gerekir.BK’nın 61. ve onu izleyen maddelerinde düzenlenmiş olan sebepsiz zenginleşme taleplerinde, ana alacağa sebepsiz zenginleşmenin meydana geldiği tarihten itibaren temerrüt faizi yürütülmesi gerektiği uygulamada kabul edildiğine göre, TTK’nın 644. maddesine dayalı davalarda da, sebepsiz zenginleşmenin vaki olduğu tarihten itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekir” şeklindeki kabulü ile temerrüt tarihinin zenginleşme tarihi olduğu ve bu tarihten itibaren faize hüküm olunması gerektiği kabul edilmiştir.
6- Gerek BK ve TBK’nın yukarıdaki madde hükümleri, gerekse de Dairemizin önceki uygulaması birlikte değerlendirildiğinde, sebepsiz zenginleşen davalıdan, temerrüdün gerçekleştiği zenginleşme tarihten itibaren faiz zararının tahsilinin gerektiğini düşündüğümden Dairemiz heyetinin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.