Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/3083 E. 2015/8200 K. 12.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3083
KARAR NO : 2015/8200
KARAR TARİHİ : 12.06.2015

MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2014
NUMARASI : 2012/482-2014/521

Taraflar arasında görülen davada Karşıkaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26.12.2014 tarih ve 2012/482-2014/521 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, asıl davada müvekkilinin dava dışı E. A.Ş. ile imzaladığı 11.10.2000 tarihli sözleşme hükümlerine göre müvekkilinin davalı şirketteki hisselerinin %80’ni E.Holding A.Ş.’ye ve bu şirketin bir kısım ortaklarına devrettiğini, sözleşmenin 8. maddesi gereğince müvekkilinin 01.11.2000 tarihinde “G. M.” sıfatıyla belirli süreli hizmet akdi ile davalı şirkette işe başladığını, ancak 30.10.2001 tarihli yönetim kurulu kararı ile iş akdine son verildiğini, belirli süreli hizmet akdinin feshedilmesi sonucunda kalan iki yıllık süreye tekabül eden toplam 72.000 USD ücretten ve olası yatırım öncesi-vergi sonrası iki yıla ait bilanço net karının %5 oranındaki ücret temettüsünden mahrum kaldığını ileri sürülerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 4.020,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davada da, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 884,00 TL kıdem tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, ıslah dilekçesiyle mahrum kalınan ücret talebine ilişkin 4.020,00 TL’lik talebini toplam 104.520,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, davacının şirket menfaatini hiçe sayan ve açıkça şirketi zarara uğratan tavır ve tutumu ve denetçi raporları doğrultusunda yönetim kurulunca davacının genel müdürlük görevine son verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesi netiliğinde olduğu, 818 sayılı BK’nun 396/1. maddesi hükmüne göre, vekalet sözleşmesinin haklı sebep olmaksızın her zaman sona erdirileceği, 818 sayılı BK’nun 396/2. maddesi uyarınca vekalet sözleşmesinin uygun olmayan bir zamanda sona erdirilmesi halinde sözleşmenin ifa edileceğine dair güvenin boşa çıkmasından doğan (menfi-olumsuz) zararın talep edilmesi mümkün olup, sözleşmenin devam etmesi ihtimalinden kaynaklanan menfaatlerin (müspet zararlar) talep edilemeyeceği dikkate alındığında, davalı şirketin vekalet sözleşmesini haklı bir sebep olmaksızın süresinden önce feshetmesinin geçerli olduğu ve davacının sözleşmeden beklenen menfaat yani müspet zarar niteliğinde olan mahrum kaldığı (belirli süreli sözleşmenin feshinden sonraki döneme ilişkin) ücret ve temettü miktarlarını davalı şirketten talep edemeyeceği, yine birleşen dosya ile ilgili, taraflar arasındaki ilişkinin bir vekalet sözleşmesi niteliğinde olması nedeniyle davacının 1475 sayılı İş Kanunundan doğan hakları davalı şirketten talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanun ile değişik 427/2. maddesi hükmüne göre miktar veya değeri 1.000 TL’yi geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesin olup, anılan miktar 01.01.2014 tarihi itibariyle 1.890 TL’ye çıkarılmıştır.
Somut olayda, davacı vekili birleşen davada 884 TL’nin tahsilini talep etmiş, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili birleşen dosyada verilen hükmü temyiz etmiş ise de, karar tarihi itibariyle yukarıda anılan Kanun hükmü uyarınca hükmedilen meblağın temyiz sınırının altında kaldığı anlaşıldığından temyizi kabil olmayıp, davacı vekilinin birleşen dava yönünden temyiz isteminin bu nedenle reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin asıl dava yönünden temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin asıl davaya ilişkin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin birleşen davaya ilişkin temyiz isteminin REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin asıl davaya ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 12.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.