Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/3013 E. 2015/8295 K. 15.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3013
KARAR NO : 2015/8295
KARAR TARİHİ : 15.06.2015

MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2014
NUMARASI : 2014/155-2014/155

Taraflar arasında görülen davada Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/01/2014 tarih ve 2014/155-2014/155 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı S. İnş Taah. Tur. Gıda A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, yönetim kurulu üyeleri arasındaki ihtilaf nedeniyle şirketin genel kurul toplantısına çağrı yapılamaması üzerine müvekkilinin mahkemeden genel kurulu toplantıya çağırmak üzere yetki aldığını, ancak bundan haberi olan yönetim kurulu üyelerinin müvekkiline haber vermeksizin toplanıp genel kurul toplantısı için karar aldıklarını, genel kurul çağrısının usulsüz olduğunu, genel kurulda alınan kararların TTK’nın 445. maddesi hükümlerine aykırı bulunduğunu ileri sürerek öncelikle genel kurul kararının hükümsüzlüğünün tespitine, olmadığı taktirde iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının yönetim kuruluna davet edilmesine rağmen katılmadığını, genel kurul toplantısına çağrının usulüne uygun olduğunu, alınan kararların anasözleşmeye ve yasalara uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, TTK’nın 390. maddesinde yönetim kurulunun toplantıya çağrılması hususunda ayrı bir merasim öngörülmemesi ve yönetim kurulunun üye tam sayısının çoğunluğuyla toplanabilmesi ve katılanların çoğunluğuyla karar alabilmesi karşısında kararın hukuka uygun olduğu, genel kurul çağrısının TTK’nın 414. maddesinde belirtilen usul ile ilan edildiği, davacıya yapılan tebligatın da öngörülen sürede yapıldığı, içerik olarak genel kurul kararının TTK’nın 445. maddesinde belirtilen iptale tabi nitelikte olmadığı, yine kararların 446. maddesinde belirtilen kişisel sorumluluk doğurucu nitelikte olmadığı ve 447. maddesinde sayılan butlan sebeplerine havi olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz emiştir.
1-Dava, şirket genel kurul kararlarının butlanı, olmazsa iptali davası olup, mahkemece alınan bilirkişi raporuna dayalı olarak davanın reddine karar verilmiştir. Ancak davacı, genel kurul çağrı kararının alındığı 26/02/2014 tarihli yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunu ve bu nedenle bu karara dayalı olarak yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların da yok hükmünde olduğunu iddia etmiştir. 6102 saylı TTK’nın 410/1. maddesine göre genel kurul, süresi dolmuş olsa bile yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Mahkemece, davalı şirketin üç yönetim kurulu üyesinin bulunduğu, TTK’nın 390/1. maddesi gereğince toplantıda ikisinin oyu ile karar alındığı gerekçesiyle yönetim kurulu kararının usulüne uygun olduğu kabul edilmiş ise de, yönetim kurulu başkanı olan davacı toplantıda hazır bulunmadığı, diğer iki üye toplantıda hazır olmakla birlikte, yönetim kurulu başkanının bu toplantıdan haberdar edildiğine dair bir delil bulunmamaktadır. TTK’nın 390/4. maddesi gereğince, üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Yasa’nın bu hükmüne göre çağrısız yönetim kurulu toplantısı yapılması mümkün ise de, önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılması alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Mahkemece itibar edilen raporda da, bu husus belirtilmiş olmasına rağmen aksi sonuca varılması doğru olmamıştır. Bu durumda mahkemece, TTK’nın 390/4 ve 392/7. maddeleri dikkate alınmak suretiyle yönetim kurulu kararının yok hükmünde olup olmadığının tartışılması, yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğu kabul edildiği takdirde bu sefer bu karara dayalı olarak yapılan genel kurul toplantısının da geçersiz olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmekle mahkemece verilen kararın bozulması gerekmiştir.
2-Ayrıca, kabule göre de, bilirkişi raporunda, genel kurula çağrı tebligatının 12/03/2014 tarihinde yapıldığı ve bu nedenle çağrının usulüne uygun olduğu belirtilmiş ise de, davacı bilirkişi raporuna itirazında, PTT internet sitesinden aldığı bilgisayar çıktısını ibraz ederek 12/03/2014 tarihinin tebliğ değil mektubun PTT’den çıkış tarihi olduğunu, tebliğ tarihinin ise 18/03/2014 tarihi olduğunu ve bu nedenle tebligatın da usulsüz olduğunu iddia etmiştir. Genel kurul toplantısına çağrının usulsüz olması halinde ise, bu hususun şirket ortağına genel kurul toplantısına katılma ve muhalefet şerhi koyma şartı bulunmaksızın iptal davası açma hakkı vereceği gözetilerek, davacının ayrıca kararların iyi niyet, anasözleşme ve kanuna aykırı olduğu iddiası ile iptal davası açtığı gözetilmek suretiyle bu hususlarda da alınan kararlar incelenerek bir karar verilmesi gerekirken sadece kararların batıl olmadığı ve kişisel sorumluluk doğurucu nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi doğru olmayıp, kararın bu nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan sebeplerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.