Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/2255 E. 2015/8166 K. 11.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/2255
KARAR NO : 2015/8166
KARAR TARİHİ : 11.06.2015

MAHKEMESİ : ADIYAMAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2014
NUMARASI : 2012/552-2014/1030

Taraflar arasında görülen davada Adıyaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15/10/2014 tarih ve 2012/552-2014/1030 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı Şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı, davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketin metruk halde bekleyen otel inşaatına malzeme sağlaması karşılığı %30, inşaatı tamamlaması için %10 hisse teklif edildiğini, otel bitip hizmete açıldığı halde %10 oranındaki hisse devredilmediği gibi müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinden çıkartıldığını, şirketin 3 yıldır denetçisinin bulunmadığını, genel kurul toplantıları yapılamadığından yönetim kurulunun da bulunmadığını, şirket bilonçolarının gerçeği yansıtmadığını, yönetim kurulunun 12 yıldır ibra edilmediğini, ortaklık haklarını kullanmasına izin verilmediğini, kâr payı ödenmediğini ileri sürerek, organ eksikliği nedeniyle şirkete kayyum atanmasını, geçmiş yıllara ait bilançoların ibrasını müteakip gelir haklarının ödenmesini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında %30 hisse karşılığının ödenmesi şartı ile şirket ortaklığının sonlandırılmasını istemiştir.
Davalı şirket vekili, derdestlik itirazında bulunmuş, davanın reddini istemiştir.
Davalı A. K. Ö., davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 6102 sayılı TTK’nın 638/2. maddesinin “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir…” hükmünü, 641/1. maddesinin ise “Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir.” hükmünü içerdiğini, taraflar arasında uzun süreden beri devam eden bir anlaşmazlığın bulunduğu, davacının ortaklıktan çıkma talebinin yerinde görüldüğü, davacının davalı şirket bünyesindeki pay oranı ve bu payın değerinin bilirkişilerce tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının hissesine düşen 1.942.500,15 TL’nin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, davacının şirket ortaklığının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, anonim şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Mahkemece 6102 sayılı TTK’nın 638/2 ve 641/1. maddelerine dayalı olarak ortaklıktan çıkmasına izin verilerek davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş ise de esasen anılan madde hükmü limited şirket ortaklığından çıkmaya izne ilişkin olup, 6102 sayılı TTK’da somut uyuşmazlıkta olduğu şekilde kural olarak anonim şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesine ilişkin bir düzenlenme bulunmadığı gibi limited şirketlere ilişkin olarak bahsi geçen hükümlerin anonim şirketler bakımından uygulanma imkanı da bulunmadığından mahkemenin karar gerekçesindeki hukuki nitelemesi isabetli bulunmamaktadır. Ancak, işbu davada davacı dava dilekçesinde izah ettiği iddialara dayalı olarak haklı sebepler bulunduğundan bahisle davalı anonim şirketin feshine karar verilmesini istemiş, dava aşamasında mahkeme huzurunda alınan beyanında da %30 şirket payına karşılık gelen gerçek pay değerinin ödenmesi suretiyle şirketten çıkarılmasını talep etmiştir. Bu durumda, davacı talebinin 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. TTK’nın anılan maddesinde haklı sebeplerin bulunması ve şirketin feshine karar verilmesinin talep edilmesi halinde mahkemenin fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilebileceği düzenlendiğinden, mahkemenin haklı sebebin varlığını gözeterek neticeten çıkma payının belirlenmesine ilişkin görüşünde açıklanan hukuki nitelik itibariyle sonucu bakımından bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki, çıkma payının hesaplanmasında yukarıda bahsedildiği gibi payın karar tarihine en yakın gerçek değerinin belirlenmesi gereklidir. Mahkemece, davalı şirketin mal varlığının güncellenmesi suretiyle belirlenen aktifleri üzerinden davacının %30 payına karşılık gelen bedele hükmedilmiş ise de, gerçek pay değerinin belirlenmesinde davalı şirketin pasiflerinin de dikkate alınması suretiyle mali bilançonun ve bu kapsamda gerçek pay bedelinin bulunması ve bu bedele hükmedilmesi gerekirken, bu hususlarda yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın davalı şirket yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Kabule göre de, dava maktu harç yatırılarak açılmış olup, davacının çıkma payı talebi üzerine harç tamamlattırılmadan davacının bu yöndeki talebinin kabulüne karar verilmesi de doğru olmamış, kararın bu yönden de bozulmasını gerektirmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı şirket yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı Şirket’e iadesine, 11/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.