Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/1931 E. 2015/7330 K. 29.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1931
KARAR NO : 2015/7330
KARAR TARİHİ : 29.05.2015

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 29/09/2014 tarih ve 2013/30-2014/183 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen davacı vekili, müvekkili şirketin … nezdinde tescilli, tanınmış “…”, “…”, …”, “…” ibareli markalarının bulunduğunu, bu markaların davalı tarafça lisans sözleşmesi olmaksızın haksız ve hukuka aykırı olarak kullanıldığını, ayrıca davalı tarafça müvekkili markalarıyla ile iltibas oluşturur şekilde “…” ve “…” markalarını tabelasında, menülerinde izinsiz ve haksız olarak kullanıldığının tespit edildiğini ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, 556 sayılı KHK’nin 66/c maddesi uyarınca ıslah ile arttırılmış asıl dava için 38.111,09 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminatın, birleşen dava için 5.615,73 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın ihlal tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davalı vekili, müvekkilinin davacıya ait markaları önceki sahibinin rızası ile kullandığını, davacı şirketin devrinden sonra da davacının müvekkiline mal satarak zımnen markayı kullanmasına izin verdiğini, tecavüzün, iltibasın ve haksız rekabetin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalıya mal sattığı dönemde markaların kullanımına onay verdiği, bu dönem için herhangi bir marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin bulunmadığı, davacının 23.11.2010 tarihine kadar davalıya mal sattığı ancak 07.01.2011 tarihinde açtığı asıl davada markaların kullanılmasına muvafakat etmediği yönündeki iradesini açıkça ortaya koyduğu, bu tarihten sonra da davalıya herhangi bir mal satışı gerçekleşmediği, davalının büfenin iç kısımlarındaki billboardlarında “…” markasını aynı şekilde kullanmasının ve “…” ve “….” ibarelerini kullanmasının ortalama tüketiciler nezdinde davacı markaları ile iltibas oluşturduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen dava yönünden davalı eyleminin 556 sayılı KHK’nin

9, 61. maddeleri ve 6762 sayılı TTK’nun 57/5 maddesi uyarınca marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, men’ine ve 5.615,73 TL maddi tazminat ile 5.000,00 TL manevi tazminatın birleşen davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, davacıya ait markanın davalı tarafından haksız kullanımına dayalı tecavüzün önlenmesi ve maddi manevi tazminat istemine ilişkin olup, davalının davacıya ait markayı işyerinde kullandığı dosya kapsamında sabit ve bu husus taraflar arasında çekişmesizdir. Uyuşmazlık, davacı tarafından markanın kullanımına ilişkin bir muvafakatin bulunup bulunmadığı, muvafakat varsa bunun geri alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, davalının davacıya ait markayı kullanmasının davacının onayıyla olduğu ve bu nedenle marka tecavüzünün, haksız rekabetin ve maddi manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiştir. Oysa zımni dahi olsa muvafakatin her zaman tek taraflı irade beyanıyla geri alınabileceği kuşkusuzdur. Bu bağlamda davacının ihtarına rağmen davalının markayı kullanmaya devam etmesi davacının marka hakkına açık bir tecavüzdür. Bu nedenle yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının muvafakatinin ihtarname ile birlikte geri alındığının ilke olarak kabulü ile uyuşmazlığın ele alınması ve sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayanan yazılı gerekçelerle asıl davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 544,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 29/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.