Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/15568 E. 2017/2816 K. 10.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15568
KARAR NO : 2017/2816
KARAR TARİHİ : 10.05.2017

Taraflar arasında görülen davada verilen 30/09/2015 tarih ve 2014/1371-2015/483 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili ve işletmelerinde 1994 ve 1995 yıllarında çeşitli mal ve hizmetlerin fiilen yapılmadığı halde alınmış gibi gösterildiğini, naylon fatura olarak tabir edilen hayali faturalar tanzim edildiğini, görevlilerin zimmetlerine para geçirdiklerini, bunun üzerine Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan vergi incelemesi sonucunda 1995 ve 1996 Nisan aylarında şirkete kesilen faturaların bir kısmının sahte olduğunun tespit edildiğini, bu faturalar nedeniyle kaçakçılık cezası ve gecikme faizi olmak üzere toplam 178.688,00 TL ceza kesildiğini, davalının denetim gözetim görevlerini suistimal ettiğini, sahte faturalarla zimmetine para geçirdiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla, 10.920,29 TL’nin 19/02/2001 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili müvekkili …’in olarak görev yaptığını, görev yetki ve sorumluluklarının ilgili Yönetmelikle ayrıntılı şekilde gösterildiğini, dava konusu tazminatın müvekkilinin görev ve sorumluluğu kapsamına girmediğini, dava konusu edilen tazminata dayanak yapılan iş ve işlemlerle ilgili olarak müvekkilinin tüm görev ve sorumluluğunu Bodrum Bölge Müdürlüğü’ne devrettiğini, ayrıca sahte faturalar ile ilgili denetim ve inceleme sorumluluğunun bulunmadığını ayrıca Esas sayılı dosyasında müvekkili davalı …’in sanık olarak yargılanmadığını, davaya dayanak yapılan sahte faturaların bir kısmının müvekkilinin görevde olmadığı bir döneme ait olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalı …’in usulsüz işlemlerin yapıldığı dönemle ilgili olmak üzere genel müdürlüğe bağlı temsil ve imza yetkilerini Mülga TTK 342 maddesi gereğince bölge müdürlüklerine devrettiği, yapılan usulsüz işlemlerin tümüyl bağlı olduğu görev yapan bölge müdürü ve diğer şirket çalışanlarına ait olduğu,ve devamı maddelerinde düzenlenen anonim şirket yönetim kurulunun idare, temsil ve sorumluluk hükümlerine göre davalı …’in dava konusu edilen zarar nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davacı anonim şirketin eski genel müdürü ve yönetim kurulu başkanı olan davalının şirkete verdiği iddia olunan zararın tazmini istemiyle açılmıştır. Anonim şirketlerde yöneticiler hakkında sorumluluk davası açılabilmesi, 6762 sayılı TTK’nın 341’nci maddesi uyarınca genel kurulda bu konuda bir karar alınması şartına bağlıdır. Ancak, dava tarihinden önce yürürlüğe giren 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca kamu iktisadi teşebbüslerinin, bu meyanda davacı şirketin de organları arasında genel kurul bulunmamaktadır. Bu nedenle, artık davanın açılması için genel kurul kararı şartının aranması söz konusu değildir. Kararnamenin 5’inci maddesinde teşebbüslerin organları olarak yönetim kurulu ve genel müdürlük gösterilmiştir. Buna göre, teşebbüslerin en yetkili organı yönetim kuruludur. Dolayısıyla eski genel müdür hakkında sorumluluk davası açılması da yönetim kurulunun görev ve yetkisi içerisindedir ve işin niteliği itibariyle yönetim kurulunca dava açılmasına karar verilmesi gereklidir. Açıklanan bu husus, dava şartı olduğundan öncelikle araştırılması gereklidir. Davacı …Ş, sermayesinin tamamı devlete ait iken 4046 sayılı Yasa’ya göre özelleştirme kapsamına alınmış Kamu İktisadi Teşebbüsü olup; bu şirket, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca 2003 yılında davaya devam eden ile birleştirilmiş ve böylece hükmi şahsiyeti sona ermiştir. Yapılan açıklamalar nazara alınarak mahkemece, öncelikle davacıya,. yönetim kurulunca davalı hakkında sorumluluk davası açılması yönünde alınan bir karar olup olmadığı sorulmalı, varsa ibraz ettirilmelidir. Eğer böyle bir karar yoksa …nin tabi olduğu hükümler çerçevesinde yetkili organlarınca alınacak karar ile belirtilen eksikliğin tamamlanması için münasip bir mehil verilerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekmektedir. Bu suretle, belirtilen eksiklik hakkında gerekli işlem yapılmaksızın işin esasına girilerek hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.