Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/15545 E. 2017/2667 K. 08.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15545
KARAR NO : 2017/2667
KARAR TARİHİ : 08.05.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/09/2015 tarih ve 2010/130-2015/872 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili ile davalının … Tic. Ltd. Şti.’nin kuruluşundan itibaren eşit hisseye sahip ortağı olduklarını, şirket ana sözleşmesi ile davalının 5 yıl süre ile şirket müdürü olarak atandığını, ortaklar olarak üzerine inşaat yapılacak taşınmazları 1.500.000,00 Euro’ya satın aldıklarını ve taşınmazların tapu devirlerinin söz konusu şirkete yapıldığını, sonrasında belirtilen taşınmazlar üzerine inşaatlar yapılmaya başlandığını, inşaatların proje üzerinden müvekkili tarafından satıldığını ve paralarının şirket hesabına havale edildiğini, şirketin Türkiye’deki tüm işlerinin davalı tarafından takip edildiğini, müvekkilinin Türkiye’ye son gelişinde davalının şirket hesabından kendisine ait başka hesaba paralar aktardığını öğrendiğini, böylece şirket hesaplarının boşaltıldığını, ayrıca söz konusu inşaatın bitirilmediğini ve şirkete ait tapuların 3. kişilere devredilmek suretiyle kaçırıldığını, davalının müdürlük görevini açıkça kötüye kullandığını, ileri sürerek davalının ana sözleşmeyle kendisine tanınmış temsile ilişkin tüm yetkilerinin ortadan kaldırılmasına, buna ilişkin şirket ana sözleşmesinin ilgili maddesinin iptali ile karar kesinleştiğinde müvekkilinin şirket yetkilisi olarak tayinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; tarafların ortak olduğu şirketin ekonomik sıkıntı içerisinde olduğunu, bunun nedeninin ise davacının müşteriler ile satış sözleşmesi yaparak tahsil ettiği bedelleri şirket hesabına aktarmamasından kaynaklandığını, müvekkili tarafından çekilen paraların şirketin inşaat faaliyeti için harcandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davalının şirketi temsile yetkili olduğu dönemde TTK ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine aykırı olan işlemler gerçekleştirdiği, şirketin davalının şahsi borçları ve davalının ortağı olduğu dava dışı şirketin borçları için kefil gösterildiği, bu nedenle şirketin borca batık hale geldiği, dolayısıyla davanın açıldığı tarih itibariyle davacının davalının şirket müdürlüğünden azlini istemekte haklı olduğu, ancak davalının şirket müdürlüğü görevine 04/07/2005 tarihli şirket ana sözleşmesi ile 5 yıllığına seçildiği ve görev süresinin dava tarihinden sonra 04/07/2010 tarihinde sona erdiği, böylece müdürlük görevinden azil talebine ilişkin davanın konusuz kaldığı, 6762 sayılı TTK’nın 545. maddesi gereğince, mukavelede aksine hüküm olmadıkça ticari mümessiller ile bütün işletmeyi idare salahiyetini haiz olan ticari vekillerin ancak umumi heyet kararıyla tayin olunabileceği, bu nedenle davacının kendisinin şirket yetkilisi olarak seçilmesi talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle şirket müdürünün azli hususundaki davanın konusuz kalmış olması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davacının şirket yetkilisi olarak seçilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, haklı nedenlerle iki ortaklı limited şirket müdürünün azli ve diğer ortağın şirket müdürü olarak atanması istemlerine ilişkindir. Mahkemece, şirket müdürünün ana sözleşme ile beş yıllığına atandığı ve dava tarihinden sonra görev süresinin dolduğu gerekçesiyle şirket müdürünün azli yönünden davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Ancak, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 540. maddesi uyarınca “Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar. Şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsili ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabilir.” Davalı …’nin ana sözleşme ile verilen müdürlük görevi 04/07/2010 tarihi itibariyle dolduğu ve bu tarihten sonra şirket ortaklar kurulunca müdür görevlendirmesi yapılmadığı da sabit olduğuna göre, bu tarihten sonra her iki ortakta özden organ olarak müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar. Mahkemece, davacının iddialarının sübut bulduğu ve şirket müdürünün azlinin şartlarının oluştuğu kabul edildiğine göre, 6762 sayılı TTK’nın 540. maddesi karşısında davalı şirket müdürünün azline karar verilmesi gerekirken, davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru olmamıştır.
Ayrıca, mahkemece davacı vekilinin müvekkilinin şirkete müdür atanmasıyla ilgili talebi 6762 sayılı TTK’nın 545. maddesi gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Ancak, 6762 sayılı TTK’nın 545. maddesine göre ”Mukavelede aksine hüküm olmadıkça ticari mümessiller ile bütün işletmeyi idare salahiyetini haiz olan ticari vekiller, ancak umumi heyet kararıyla tayin olunabilir. Bununla beraber her müdür, bunları azletmek salahiyetine sahiptir.” Bu madde limited şirket müdürünün atanmasıyla ilgili olmayıp, ticari mümessiller ile bütün işletmeyi idare salahiyetini haiz olan ticari vekillerin atanmasıyla ilgilidir. TTK hükümleri gereğince mahkemenin limited şirkete müdür atamaya yönelik yetkisinin bulunmaması karşısında, davacının şirkete müdür atanma talebinin reddi doğru ise de, bu talebin açıklanan gerekçe ile reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.