Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/1412 E. 2015/7374 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1412
KARAR NO : 2015/7374
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ : ANTALYA (KAPATILAN) 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2014
NUMARASI : 2012/343-2014/254

Taraflar arasında görülen davada Antalya (Kapatılan) 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09/07/2014 tarih ve 2012/343-2014/254 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirket ortağı olan müvekkilinin 15.05.2011 tarihli ortaklar kurulu kararı ile sermaye borcunu ödemediği gerekçesiyle şirketten çıkarıldığını, ancak bu toplantı için çağrı kağıdının müvekkiline tebliğ edilmediğini, kanunda öngörülen sürelere riayet edilmeksizin toplantının düzenlendiğini, toplantı gündeminin de çağrı kağıdında belirtilmediğini, bu nedenlerle ortaklar kurulu kararının hükümsüz olduğunu, toplantıya katılan diğer ortakların da sermaye borçları devam ettiğinden kararın alınması için gerekli pay ve paydaş çoğunluğunun oluşmadığını, kararda sermaye koymanın gerekip gerekmediği hususunun ve müvekkilinin ne miktar borcu bulunduğunun belli olmadığını, kurucu ortak olmayan müvekkilinin sermaye koyma borcunun bulunmadığını, hisse bedelini satın aldığı kişiye ödediğini, davalı şirkete fazladan ödeme dahi yaptığını ileri sürerek 15.05.2011 tarih ve 2011/4 sayılı sermaye borcunu ödemeyen ortakların ihracına ilişkin kararın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, defalarca ihtara rağmen sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen ortakların çıkarılmasının hem yasa, hem de şirket menfaatleri gereği olduğunu, toplantıya davet ihtarnamesinde gündemin belirlendiğini ve tüm ortaklara tebliğ edildiğini, ortaklıktan çıkarma kararı veren ortakların sermaye borçlarının bulunmadığını, hisse devralanların aldığı hissenin hak ve mükellefiyetlerini de aldığından devredilen hisselerin sermaye borçlarının da intikal ettiğini, davacının kendi müdürlük yaptığı dönemde tutulan kayıt ve belgelerin esas alınarak sermaye borcunun tespit edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi raporunda değinilmesi üzere davalı vekiline 2007 yılı ve sonraki yıllara ilişkin şirket defterlerini sunması konusunda mehil verildiği, ancak davalı vekilinin 2010 yılı ve öncesine ait şirket defterlerinin şirketin eski müdürleri olan davacı ve dava dışı H. N. Ö. tarafından şirkete teslim edilmediğini belirttiği, verilen süreye rağmen 2010 yılı öncesine ait ticari defterler sunulmadığından davacının hisse devraldığı tarihte devraldığı hisselerin ne kadar sermaye taahhüt borcu bulunduğuna ilişkin bir tespit yapılamadığı, davalı tarafça her ne kadar davacının üyelikten ihraç edilmesinin dayanağı olarak sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi gösterilmiş ise de, davalı kooperatife ait 2010 yılı ve öncesine ait ticari defterler ibraz edilmediğinden bu hususun bilirkişiye incelettirilemediği, dolayısıyla davalı tarafın üzerinde olan ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin 15.05.2011 tarihli 2011/4 Karar sayılı davacının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin ortaklar genel kurulu kararının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacı ortağın şirketten ıskatına dair ortaklar kurulu kararının iptali istemine ilişkindir. Davacı, şirkette kurucu ortak olmadığını, hissesini dava dışı A. U. B.den devraldığını, sermaye artırımının hisse devralmasından önce gerçekleştirildiğini, sermaye artırımından doğan borcun sorumluluğunun kendisine değil hisse devredene ait olduğunu, aksi durumda dahi şirket lehine keşide ettiği çekler ve yaptığı ödemeler nedeniyle sermaye artırımına dayalı bir borcunun bulunmadığını ileri sürmüştür. Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 529/2. maddesi “Noter marifetiyle ve on beş günden aşağı olmamak üzere tayin edilecek müddetlerle iki defa yapılan ihtara rağmen sermaye koyma borcunu ödemiyen ortak şirketten çıkarılabilir. Çıkarılan ortağın ödemediği borçtan dolayı mesuliyeti eskisi gibi devam eder.” şeklinde düzenlenmiş olup buna göre çıkan ortağın yerine alınacak ortak ve şirketten çıkarılmasına karşılık eski ortak ödenmeyen sermaye borcundan sorumludur. Bu durumda, davacı ortağın şirket hisselerini dava dışı ortaktan satın alma yoluyla devraldığı, bu nedenle sermaye artırımından doğan borç nedeniyle sorumlu olmadığına yönelik iddiası yerinde değildir.
Davacı, sahip olduğu hisselerin sermaye artırımdan kaynaklanan bir borcunun bulunmadığını savunmamış, sermaye artırımı nedeniyle doğan borçtan çok daha fazla tutarda şirkete ödeme yaptığını ileri sürmüştür. Mahkemece, davalı şirketin 2010 ve önceki yıllara ait ticari defterleri ibraz etmediği, buna göre davacının hisse devraldığı tarihte devre konu hisselerin ne miktarda sermaye taahhüt borcu bulunduğuna ilişkin bir tespit yapılamadığı, ispat yükü kendisine düşen davalının bu yükümünü yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, davacının şirket lehine çek keşide etmek ve şirkete ödemeler yapmak suretiyle sermaye koyma borcunu ödediğini iddia etmesi nazara alındığında ispat yükü davacı üzerinde bulunduğu halde, beyyine külfeti ters çevrilmek suretiyle davalının savunmalarını ispatlamayamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.