Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/13759 E. 2016/9793 K. 22.12.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13759
KARAR NO : 2016/9793
KARAR TARİHİ : 22.12.2016

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 09/07/2015 tarih ve 2014/190-2015/520 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 11/10/2016 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı … kendi adına asaleten davalı şirket adına vekaleten ve davalı … vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi … … ile davalı …’in 11.04.1997 tarihinde davalı şirketi kurduklarını, davalı şirketin murisin adına kayıtlı olan kalsedon madenine ait ruhsatı rödovansçı olarak işlettiğini, muris ile davalı …’in 13.07.1997 tarihinde evlendiklerini, müvekkillerinin murisin ilk evliliğinden olma çocukları olup, murisin evlendiğinde 68 yaşında olduğunu, murisin tüm mal varlığının ölüm tarihi olan 06.03.2005 tarihine kadar kademeli olarak davalı …’e aktarıldığını, davalı şirketin kuruluş sermayesinin 500,00 TL olup, bunun 495,00 TL’sinin murise, 5,00 TL’sinin de davalı …’e ait olarak kurulduğunu ancak kuruluştan kısa süre sonra 18.03.1997 tarihli düzeltme beyannamesi ile muris ve davalı …’e vekaleten …’nın şirket hisseleri üzerinde değişiklik yaptığını, sermayenin 475,00 TL’sinin murise, 25,00 TL’sinin davalı …’e ait olduğunu bildirerek bu hususu tescil ettirdiğini, anılan şahsın vekaletnamede olmayan bir yetkiye dayanarak yaptığı sermaye payını değiştirme işleminin geçersiz olduğunu, sonraki tarihlerde yapılan hisse devir sözleşmelerinin ve buna bağlı olarak alınan ortaklar kurulu kararlarının da geçersiz bulunduğunu, muris adına atılan imzaların sıhhatinin şüpheli olduğunu, murisin eşi olan davalının etkisi ve azmettirmesi ile çocukları olan davacılardan şirket hisselerini kaçırma amacıyla gerçekte hiçbir bedel almadan devir işlemlerini gerçekleştirdiğini, hisse devirlerinin geçersiz olması nedeniyle alınan sermaye artırımına ilişkin kararın da geçersiz olduğunu, murisin davalı …’e yaptığı maden ruhsatının devrine ilişkin işlemin de muvazaalı olup, murisin tüm mal varlığının davalı … tarafından bedelsiz olarak iktisap edildiğini ileri sürerek, yapılan tüm devir işlemlerinin muvazaa ve sahtelik nedeniyle geçersizliklerinin tespiti ile iptaline, davacılardan herhangi biri üzerine maden ruhsatının hükmen tesciline, madene ve şirkete kayyum tayinine, bu talepler neticesi oluşacak duruma göre davalı şirketin 50.000,00 TL’lik sermayesinin 49.500,00 TL’sinin muris … …’e, 500,00 TL’sinin davalı …’e aidiyetinin tespiti ile bu kapsamda davacılara intikal eden hisselerin hükmen tescil ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davalı şirketi murisle birlikte kurduklarını, şirketin maden işletme ruhsatının Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün izniyle devraldığını ve işlettiğini, madenle ilgili tüm ruhsat harçları madencilik fon payları, çalışan işçilerin giderlerinin kendisi tarafından karşılandığını, şirkete para desteği, işyeri tahsisi yaparak şirketi büyüttüğünü, davacıların iddia ettiği hiçbir muvazaalı işlem yapmadığını, pay devirlerinin gerçek ve bedelleri ödenerek yapıldığını, bu hususun resmi noter sözleşmeleri ile sabit olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 1998 yılında ve 2004 yılında noter huzurunda yapılan hisse devir bedellerinin nakden ödendiğinin noter belgesinde yazılı olduğu, davalı ….’nin murise nakden ödeme yaptığı ididasında bulunmuş ise de sunmuş olduğu makbuzların 1999 ve 2001 yılına ait olduğu, noterde yapılan hisse devir sözleşmelerini kapsamadığı, anılan banka dekontları üzerinde ödemenin niçin yapıldığının yer almadığı, bu durumda hisse devir bedeli için yapıldığının kabulünün mümkün olmadığı, … tarafından şirket işlerinde çalıştığı, şirket adına çok fazla ödeme yapıldığı iddiasında bulunulmuş ise de …’in şirkette hissedar olduğu, bu nedenle şirket işleri için ödeme yapmasında herhangi bir sakınca olmadığı, şirket adına yapmış olduğu çalışmaların karşılığının şirketten tahsil edilmesi gerektiği, yapmış olduğu bu ödemelerin ve çalışmaların devredilen hisse bedeli karşılığı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, maden ruhsatının devrine ilişkin olarak davalı …’in murise herhangi bir ödeme yaptığını ispatlayamadığı, Yapı Kredi Bankası’ndan… .’e yapılan ödemenin madenin devri için gerekli olan harç, damga pulu masrafları olduğu, murise ruhsat devrine ilişkin ödeme yaptığına dair herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığı, buna ilişkin başka bir ispat vasıtasının da ibraz edilmediği, somut olayda muris muvazaasının gerçekleştiği, murisin davacılardan mal kaçırmak amacıyla hisse devirlerini ve maden ruhsatının devrini yaptığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin kuruluş sermayesi olan 500 TL’nin 475 TL’nin davacıların murisi …’e 25 TL’nin davalı …’e ait olduğunun kabulü ile şirketin hali hazırdaki 50.000 TL’lik sermayesinin 47.500 TL’nin davacıların murisi …’e, 2.500 TL’nin davalı …’e ait olduğunun tespitine, maden ruhsatının davalı …’e devrine ilişkin işlemin iptaline, davacıların diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek bu yöne ilişkin hüküm kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, davacılardan mal kaçırmak amacıyla muris tarafından yapılan ve muvazaalı olduğu ileri sürülen davalı şirkete ait hisselerin diğer davalıya devrine ilişkin işlemler ile maden ruhsatının devrine ilişkin işlemlerin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilamında işaret edildiği üzere davacılar, muris … …’in ilk evliliğinden doğan çocukları olduklarını, murisin 13.07.1997 tarihinde davalı … ile evlendiğini ve bu evlilik sonrasında kendilerinden mal kaçırmak amacıyla murisin tüm mal varlığını ölümüne kadar kademeli olarak davalı …’e aktarıldığını, bu kapsamda olmak üzere davalı …’in gerçekte hiçbir bedel ödemeden murisin davalı şirketteki hisselerini ve muris adına olan maden ruhsatını devraldığını, tüm bu işlemlerin yapılış amacının murisin mirasçıları olan davacılardan mal kaçırma amacına yönelik olduğunu ileri sürmüşlerdir. Davalı vekili ise müvekkiline devredilen hisselerin karşılığını ödediğini, şirketin maden işletme ruhsatının Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün izniyle tüm şartlara uyularak bedeli de ödenmek suretiyle devraldığını savunmuştur.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece, “…1998 yılında ve 2004 yılında noter huzurunda yapılan hisse devir bedellerinin nakden ödendiğinin noter belgesinde yazılı olduğu, davalı … murise nakden ödeme yaptığı iddiasında bulunmuş ise de sunmuş olduğu makbuzların 1999 ve 2001 yılına ait olduğu, noterde yapılan hisse devir sözleşmelerini kapsamadığı, anılan banka dekontları üzerinde ödemenin niçin yapıldığının yer almadığı, bu durumda hisse devir bedeli için yapıldığının kabulünün mümkün olmadığı, yapmış olduğu bu ödemelerin ve çalışmaların devredilen hisse bedeli karşılığı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, maden ruhsatının devrine ilişkin olarak davalı …’in murise herhangi bir ödeme yaptığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne…” karar verilmiş ise de davalı … vekili yagılamanın başından itibaren hisse devir bedelinin nakden ödendiğini ileri sürmüş, hisse devir bedellerinin banka kanalıyla ödendiğine dair bir savunmada bulunmamıştır. Davalı vekili tarafından dosyaya sunulan 26.03.2007 havale tarihli delil listesinde davalı … tarafından muris … …’e yapılan ödemelere ilişkin 5 adet banka dekontu sunulmuş, maden ruhsatının devir işlemleri ile ilgili olarak vergi, harç vs için de tanık olarak dinlenen maden mühendisi …’e Yapı Kredi Bankası … Şubesi’nin 20.05.2002 tarihli 3.400,00 TL’lik dekontu ile ödeme yapıldığı iddia edilmiş olup, davalı tanığı … tanık olarak dinlendiği celse maden ruhsatının devri konusunda 10.000 TL ödenmesinin kararlaştırıldığını beyan etmiştir.
Bu durumda davalı vekilinin, şirket hisse devir bedellerinin banka dekontları ile ödendiğine dair açık bir beyanı bulunmadığı halde, “davalı tarafça ibraz edilen banka dekontlarının hisse devir bedellerinin ödendiğinin kanıtı olamayacağı” yönündeki mahkeme gerekçesi yerinde değil ise de dava konusu limited şirket hisseleri ve maden ruhsatının devri özel ve kendine özgü bir düzenleme koşuluna bağlanmıştır. Bunun sonucu olarak, satış da olsa bağış da olsa geçerli olabilmesi için yasanın öngördüğü resmi şekillerde yapılmaları gerekmektedir. Uyuşmazlığın çözümüne, taşınmazlarla ilgili olan ve kendi alanı ile sınırlı bulunan 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28/05/2008 tarih ve 2008/4-399 Esas, 2008/408 Karar sayılı kararının uygulanması olanaklı olmayıp uyuşmazlığın 818 sayılı BK’nın 18. maddesi ve 6762 sayılı TTK’nın 520. maddeleri ve maden ruhsatı devrine ilişkin özel koşullar kapsamında değerlendirilip çözümlenmesi gerekir. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yaşanılan yerin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, tarafların ekonomik-sosyal gücü, devir bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Buna göre mahkemece, somut olay bakımından dava konusu hisse devirleri ile maden ruhsatı devri bakımından sözleşmelerde yazılı bedellerle devir tarihindeki gerçek-piyasa rayiç değerleri arasında fahiş fark olup olmadığı konusunda olumlu olumsuz herhangi bir araştırma ve değerlendirmede bulunulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılara verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 22/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.