Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/12052 E. 2015/11394 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12052
KARAR NO : 2015/11394
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/07/2015
NUMARASI : 2015/1193-2015/1193 D.İŞ

Taraflar arasındaki davanın sigorta tahkim komisyonu itiraz hakem heyeti kurulunca 2014/7905 Esas 24/03/2015 tarihli kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne saklanmak üzere gönderilmiş olup, davalı A. A. Türk Sigorta A.Ş. vekili tarafından anılan karar temyiz edilmiş olmakla, temyiz incelemesi Dairemizce incelenmek üzere dava dosyası Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Sigorta tahkim komisyonuna başvuran sigortalı vekili, taraflar arasında 2006 yılından beri yenilenmekle kesintisiz devam eden emniyeti suistimal sigorta poliçelerinin aktedildiğini, müvekkilinin çalışanı N. E.’nin emniyeti suistimal ettiğini, sigortacının 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin talebi kabul ederek 170.634 TL’yi ödediğini ancak, önceki yıllara dair talebi reddettiğini, hasarın polise kapsamında kaldığını, yapılan incelemede ve mahsup sonucu zararın 545.756,66 TL olarak kesinleştiğini, muafiyet ile limit uygulandığında ve kısmi ödeme düşüldüğünde bakiye 218.166 TL’nin tazminin gerektiğini, ayrıca kısmi ödemenin de süresinde sonra yapılmış olması nedeniyle faiz taleplerinin bulunduğunu ileri sürerek kısmi ödeme için temerrüt faizinin ve 218.166 TL’nin alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Sigortalı vekili, tahkim komisyonuna sunduğu cevap dilekçesinde, 15.02.2008 tarihinden itibaren her yıl yenilenen poliçeler ile davacının sigortalandığını, çalışanın eylemlerinin 2007 yılından beri devam ettiğini, poliçedeki “emniyeti suistimalin, …… her durumda poliçenin sona erme tarihini müteakip üç ay içinde ortaya çıkmış olması” gerektiği yönündeki özel şart uyarınca sürekli yenilenen ve farklı olan söz konusu poliçelerin hitamından sonra 3 ay içinde hasar ihbarı yapılmadığından ilgili dönemlere ait taleplerin ödenemeyeceğini, özel şart ile suistimallerin denetlenip tespit edilmesi için sigortalıya poliçe hitamında 3 ay süre verildiğini, bu sürede gerekli denetimi yapmayan sigortalının kusurlu eyleminden müvekkilinin sorumlu tutlamayacağını, poliçeye bağlı taleplerde zamanaşımı süresinin 2 yıl olduğunu, 2013 yılı öncesinin zamanaşımına uğradığını, dolaylı zarar olan vergi talepli zararların teminat altına alınmadığını savunarak başvurunun reddini istemiştir.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem kararı ile; sigortalıya suiistimallere neden olan durumları poliçe süresinin bitiminden itibaren üç ay içinde araştırıp denetleme ve sonuçlandırma yükümlülüğü yüklediğinin kabul edilemeyeceği, bu hususta açık bir hüküm bulunmadığı, yenilenen her bir poliçe bağımsız sigorta sözleşmesi olmakla birlikte, birbirini takip eden poliçelerin aralarında herhangi bir kesintinin bulunmaması, dolayısıyla teminatın kesintisiz devam ediyor olması sebebiyle, söz konusu üç ay şartının ancak poliçenin yenilenmemesi ve teminata ara verilmesi hallerinde önem arz edeceği, sigortacının tazminat yükümlülüğünden ortadan kalkacağının özel şart ile kararlaştırılmasının, sigorta hukukunun en temel kurallarından, hasarın ihbarı yükümlülüğü, sigorta tazminatının muacceliydi ve zamanaşımı gibi kurallara aykırı sonuç doğurduğu, zamanaşımı süresinin başlayabilmesi için alacağın muaccel hale gelmesi gerektiği, ihbar yükümlülüğünün ancak “rizikonun gerçekleştiğinin öğrenilmesiyle” başlayacağı, ihbar yükümlülüğü başlamadığı için sigorta alacağının muaccel hale gelmeyeceği, muaccel hale gelmemiş bir alacağın zamanaşımına uğramayacağı, üç ay içinde kendi kendine ortaya çıkmayan emniyeti suiistimal rizikosu için zamanaşımı süresini adeta üç aya indirmenin, onu ileri sürülmesi gereken bir defi olmaktan çıkarıp hak düşürücü süreye dönüştüren bir etki verilmesi anlamına geleceği gerekçesiyle başvurunun kısmen kabulüne, 210.470,04 TL sigorta tazminatının 23.09.2014 tarihinden 31.10.2014 tarihine kadar bir yıl vadeli Euro mevduat hesabına kamu bankalarınca ödenen en yüksek mevduat faizi oranında, 31.10.2014 tarihinden itibaren değişen oranda reeskont faiziyle birlikte sigorta kuruluşundan tahsili ile başvuru sahibine ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara, sigorta şirketi tarafından Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti nezdinde yapılan itiraz reddedilmiştir.
Karar, mahkemeye sunulmuş, mahkemece, Hakem Kurulunca verilen karar aynı kurulca taraflara tebliğ edildiğinden HMK’nın 436/3 madde hükmü gereğince bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davalı A. A. Türk Sigorta A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, Sigorta Tahkim Komisyonu kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, aleyhine Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulan A. A. Türk Sigorta A.Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Ancak, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuran sigortalı şirket vekili, başvuru dilekçesinde, talep ettiği alacağın temerrüt faizi ile birlikte tahsilini isteyip faiz cinsini belirtmediğinden yasal faiz istediğinin kabulü gerektiği halde, Sigorta Tahkim Komisyonu hakem heyetince talebin aşılarak hükmedilen alacağın reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu yönden bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle aleyhine Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulan A. A. Türk Sigorta A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle mümeyyiz A. A.Türk Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın temyiz eden yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.