Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/11478 E. 2016/280 K. 14.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11478
KARAR NO : 2016/280
KARAR TARİHİ : 14.01.2016

MAHKEMESİ : ………………
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2011/411-2013/331

Taraflar arasında görülen davada…………Mahkemesi’nce verilen 19/12/2013 gün ve 2011/411-2013/331 sayılı kararı bozan Daire’nin 27/03/2015 gün ve 2014/7243-2015/4347 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekili, 06/02/2008 tarihinde Pendik/İstanbul Limanı’ndan, İtaly/Trieste Limanı’na hareket eden davalıya ait UN ADRİYATİK isimli gemide Hırvatistan açıklarında yangın çıktığını, gemi ile birlikte yüklü vaziyette olan 11 adet dorse ve çekicinin yanarak zayi olduğunu, V bağlı tarafından tutulan raporda yangın söndürme sisteminin tüm vanalar açılmasına rağmen yangın bombası çalışmadığından yağmurlama sisteminin de çalışmadığının tespit edildiğini, denizden su çekmesi gereken pompalar çalışmadığı için yangın söndürme tesisatının devreye girmediğini, geminin yüke, denize ve seyre elverişsizliği nedeni ile oluşan risk ve neticesindeki zararda donatanın mutlak sorumluluk halinin mevcut olduğunu, geminin seyrü sefer sırasında olağan deniz tehlikelerine karşı koyma yeteneğini azaltan fiziksel kusurların geminin denize elverişli olmadığını göstereceğini, TTK’da yangın ve neticesindeki zararın geminin başlangıçtaki denize, yola ve yüke elverişsizliğine dayalı olması halinde taşıyanın açıkça kusurlu ve sorumlu olacağının düzenlendiğini, yanan 11 araç karşılığı 220.000 Euro, navlun bedeli karşılığı 25.557 Euro ve 11 aracın olay tarihinden talep tarihine dek geçen sürede kar kaybı olarak 82.500 Euro olmak üzere toplam 328.057 Euro zararı bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 328.057 Euro zarar bedelinin karşılığı olan 641.351.435 TL’nin faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, TTK’nın 1062/2. maddesine göre taşıyanın şahsi kusurundan kaynaklanmayan yangından doğan zararlardan mutlak surette sorumsuz olduğunu, yangın gemi adamlarının teknik ya da ticari kusurundan kaynaklansa dahi yangından doğan zarardan sorumlu tutulabileceği tek ihtimalin yangına başlangıçtaki bir elverişsizliğin neden olması hali olduğunu, TTK 1019. maddesi uyarınca sorumluluk için başlangıçtaki elverişsizlik ile zarar arasında illiyet bağı olduğunun yük ilgilisi tarafından ispat edilmesi gerektiğini, zarara sebep olan yangının geminin başlangıçtaki bir elverişsizliği neticesi çıkmadığının açık olduğunu, sefer başlangıcında geminin yola, denize, yüke elverişli olduğunu, Tuzla Liman Başkanlığı’nın 03/02/2008 tarihli yola elverişlilik belgesinin bunu kanıtladığını, davacı taraf geminin yangın sisteminin çalışmadığını iddia etmiş ise de dosyaya sunulan kayıt ve tespit raporlarıyla geminin yangın inşa ve emniyet kurallarına uygun müdahale sistemi ile donatıldığının anlaşıldığını, müvekkilinin sorumlu tutulması halinde 1976 Londa Konvansiyonu’nun ilgili maddeleri uyarınca sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanması gerektiğini, Konvansiyonun 11. maddesine göre müvekkilinin fon tesisi talep hakkı olduğunu savunarak, davanın reddini, bu savunma kabul görmediği takdirde 1976 Londra Konvansiyonu hükümlerine göre sınırlama fonu tesis edilerek hükme bağlanacak alacakların fondan tahsiline, kabul anlamında olmamak üzere Londra Konvansiyonu hükümlerinin uygulanmaması halinde TTK’nın 948. maddesi hükmüne göre gemi ve navlunla sınırlı sorumluluğuna hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu dava konusu gemide çıkan yangının sebebinin tespit edilemediği, bilirkişiler ayrı ayrı geminin teknik unsurlarının, yangına ilişkin tüm donanımının kurallara uygun olduğunu dile getirmiş ise de yola elverişlilik hukuki bir kavram olup varlığının ispatının yolculuğun başlangıcında var olan belgelerle sınırlı olmayacağı, dava konusu gemi ro ro gemisi olup yükünün yakıt dolu araçlar olması nedeniyle yangın riski en üst seviyede bulunduğundan alınacak tedbirlerin de en üst düzeyde olması gerektiği, TTK’nın 817/2. maddesinde belirtildiği üzere geminin denize elverişli olması gerektiği gibi yakıtı, yükleme hali ve gemi adamlarının da yeterli olması gerektiği, mürettebat beyanlarından, Aliağa AHM’nin 2008/103 D.İŞ ve 2008/95 D.İş sayılı dosyalarından yangınla mücadelede basiretsizlik gösterdiklerinin anlaşıldığı, mürettebatın görevini dağılıma uygun yerine getirip getirmediğini gösterir röle cetvelinin elde edilemediği, yangında hasar almayan makina dairesinde olması gereken makine defterinin de bulunmadığı, mürettebat ifadeleriyle yangında yaşanan panik sabit olup bu durum yangının büyüklüğü, birden başlaması veya insani zaaflarla (can korkusu vs. ) izah edilemeyeceği, geminin uluslararası yeterlilik belgeleri tam ise TTK’nın 1019/2 ve 1062/2. maddesindeki kurtuluş beyinesinden yararlanmak konusundaki ispat külfetinin taşıyana ait olduğu, taşıyan TTK’nın 817. maddesine göre ilgili makamlardan alınan belgeleri sunmuşsa da bunların birer karine teşkil ettiği, dava konusu UND Adriyatik gemisinin yola elverişli olmadığının kabulünün gerektiği, denize elverişlilik ya da yüke elverişlilik hususunun tespitinin eldeki olayda hukuki sonucu değiştirmeyeceği, zararın miktarı yönünden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği düşünülse de Londra Konvansiyonu’nun ilgili maddeleri uyarınca davalının sorumluluğunun sınırlı olacağı kabul edilmekle eldeki dosyada bu yönden bilirkişi tayinine gerek duyulmadığı, denize, yola elverişlilik belgelerini sunan davalı, gemi adamlarının yetersizliğinin, yangına karşı mücadeledeki başarısızlığının, başlangıçtaki elverişsizliğinin zamanında keşfedilememesinin sebeplerini izah edememiş olup kendisinin ve fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin bir kusuru olmadığını ispat edemediğinden TTK’nın 1061 ve 1019/2.maddeleri nazara alındığında davalı donatan/taşıyanın zararı tazmine yükümlü olduğu, davalı taraf fon tesisi talep etmiş ise de eldeki davada bu dosya içinde aynı zamanda fon tesisi açısından karar verilme olanağı bulunmadığı, işbu dava tazminat davası olup bir an için davalı talebinin yerinde olduğu düşünülüp fon tesisi talebi ele alınsa ya da başka davadaki fon tesisi talebi bekletici mesele yapılsa bile sonucun değişmeyeceği, Londra Konvansiyonu hükümlerinin borcun sınırlandırılmasına ilişkin bulunduğu, dava konusu gemide yanan yüklerle ilgili olarak pek çok dava derdest olup bu durumda her bir davada tazminat miktarı tespiti ayrı ayrı yapılıp ayrı bir fon tesisi davasında da Londra Konvansiyonu hükümleri çerçevesinde ödenecek tazminatın azami haddinin tespitinin söz konusu olacağı, Londra Konvansiyonu 11. ve 12. maddesinin yorumundan da fon tesisine dair kararın tahsil aşamasında ele alınacağı sonucuna ulaşıldığı, TTK’nın 1072 maddesi uyarınca 25.557 Euro navlun talebinin reddi gerektiği, davacının kar kaybını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davalının fon tesisi talebinin (tazminatın azami haddini belirleyeceği nedeniyle) tahsil aşamasında değerlendirilmesi gerekeceğinden davanın kısmen kabulü ile 430.144,00 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Dairemizin 27.03.2015 tarihli kararı ile bozulmuştur.
Davacı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK’nın 442. maddesi gereğince REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 3,20 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK’nın 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 265,00 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyenden alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 14/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.