Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/1146 E. 2015/8056 K. 10.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1146
KARAR NO : 2015/8056
KARAR TARİHİ : 10.06.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL(KAPATILAN) 36. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/07/2014
NUMARASI : 2011/217-2014/163

Taraflar arasında Görülen davada İstanbul(Kapatılan) 36. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 03/07/2014 tarih ve 2011/217-2014/163 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili ile davalı Şirket ve bir kısım davalılar S. Ç. ve S.S.vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, davalı şirketin esas sermayesi paylara bölünmüş bir anonim şirket olup, 1967 yılında kurulduğunu, holdingin kuruluşundan bu yana hissedarlarının değiştiğini ve nama yazılı hisse senetlerinin hissedarları tarafından devralındığını, müvekkilinin davalı şirketin kurucularından İ. S.’nın kızı olduğunu, İ. S.nın ölümü üzerine davalı şirkette veraset ilamındaki orana göre hissedar sıfatını kazandığını, bu çerçevede müvekkiline davalı tarafından ihraç edilen 74 adet nama yazılı hisse senedi teslim edildiğini, işbu hisse senetlerinin müvekkilinin davalı şirketteki hak sahipliğini açıkça kanıtladığını ancak, müvekkilinin hissedarlığının sicil kayıtlarına yansıtılmadığını ve merkezi kayıt kuruluşuna da bildirilmediğini ileri sürerek, müvekkilinin elinde bulundurduğu 74 adet nama yazılı hisse senedi nedeniyle davalı şirkette hissedar olarak hak sahibi olduğunun tespitini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında müvekkilinin davalı şirketteki hisselerinin usule ve hukuka aykırı olarak şirket kayıtlarında üçüncü kişiler adına kaydedilmiş olduğunun anlaşılması karşısında, müvekkilinin davalı şirkette sahip olduğu hisselerin geçerli bir hisse devri bulunmadan üçüncü kişiler adına pay defterine işlenmiş olması nedeniyle 16.03.1994 tarihli pay devir işleminin geçersizliği veya hükümsüzlüğünün tespiti, 16.03.1994 tarihli yönetim kurulu kararı ile pay devir işleminin iptali ve hisselerin önceki ortak olan müvekkili adına tescili taleplerini içerir şekilde davayı ıslah ettiklerini beyan etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davacının 16.03.1994 tarihinde maliki bulunduğu 2.999.717.000 TL nominal değerli nama yazılı hisse senetlerini müvekkili şirketin diğer ortaklarına satıp, devrettiğini, satış işleminin pay defterine kaydedilmesi için davacı tarafından talepte bulunulduğunu, bunun üzerine alınan yönetim kurulu kararıyla devir işleminin yeni malikler adına tesciline ve pay defterine kaydına karar verildiğini, satış bedellerinin de ortaklar cari hesabından aynı tarihli talimat ile A. aracılığıyla ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin şirket hisselerinin iradesi dışında, usulsüz ve yasaya aykırı bir şekilde davalılara devredildiğinin öğrenildiğini oysa, müvekkilinin halen pay defterinde kayıtlı olup, şirket ortağı olduğunu, hisse senetlerinin fiziki olarak müvekkilinde bulunduğunu, pay defteri ve hisse senetlerinin elinde bulunmasının müvekkilinin hissedarlığının kanıtı olduğu ancak, elinde bulunan hisse senetlerinin davalılara devredilmiş olduğunun ortaya çıktığını, devir işleminin TTK’nın 416. maddesinde yer alan emredici düzenlemeye aykırı olup, geçersiz olduğunu, geçerli bir devirden söz edebilmek için ciro ve teslim şartı bulunduğunu ancak, hisse senetlerinin fiziki olarak halen müvekkilinin elinde olduğunu, pay defterine kaydedilmeyen, emredici yasa hükmüne ve ana sözleşmeye aykırı olan devir işlemin geçersiz olduğunu ileri sürerek, devrin usulsüzlüğünün tespiti, hisse senetlerinden doğan tüm hakların, maliki bulunduğu hisse senetlerine isabet eden temettü bedellerinde ve sermaye artışları sırasında dağıtılan bedelsiz hisse senetlerinden kendisine isabet eden payların verilmemesi nedeniyle bu payların aynen teslimi ile ortaklık pay defterinde tescili, hisselerin müvekkili adına Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde kaydileştirilmesi, mümkün olmadığı taktirde temettü bedelleri ve bedelsiz pay bedellerinin dağıtıldığı, bedelsiz payların ise verildiği günden itibaren en yüksek iskonto faiziyle birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalılar S., Ç.ve S. S. vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş, davacının hisse senetlerinin tamamını müvekkillerine ve diğer davalı Demir’e satış suretiyle devrettiğini ve devri yönetim kuruluna da bildirerek hisselerin pay defterinde yeni malikleri adına tescil ve kaydedilmelerini talep ettiğini ayrıca, hisse senetlerinin en kısa zamanda teslim edileceğinin de taahhüt edildiğini, yönetim kurulu tarafından da hisselerin müvekkilleri ve diğer davalı adına tesciline ve pay defterine kaydına karar verildiğini, aynı gün davacının satış bedelini de aldığını, devrin üzerinden geçen 17 yıl boyunca davacının hiçbir genel kurula katılmadığını, temettü, kar payı ödemesi gibi taleplerde bulunmadığını, elinde bulunan fiziki hisse senetlerini de müvekkillerine ibraz etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı D. S. vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirket yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı irdelendiğinde, davada taleplerden birisinin de yönetim kurulu kararının iptali ve şirket pay defterine tescili istemi olup, ödemenin yapılış şekli de dikkate alındığında, her iki hususa nazaran davalı şirkete husumet yöneltilmesinin yerinde ve gerekli olduğu, davacının ilk davayı açış ve talep şekli ile, toplanan belge ve delillere nazaran netice-i talebini ıslah ve diğer ilgili hissedarlara karşı birleşen davayı açmış olması karşısında, zamanaşımı süresinin anılan tarihten başlaması gerektiği, davacının, davalı şirketin yönetim kurulu başkanlığına göndermiş olduğu yazıyla sahip olduğu hisse senetlerini yeni malik olarak belirttiği S., Ç. D. ve S. S.’ya tescil edilmesini talep ettiği,davalı şirketin yönetim kurulu tarafından aynı günde alınan 16.03.1994 tarihli yönetim kurulu kararında hisselerin yeni malikleri adına tesciline ve pay defterine kaydına karar verildiği ayrıca, davalı şirket tarafından A.’a aynı tarihli talimat yazısı ile satın alınan hisseler karşılığının muhataplarına ödenmesinin bildirildiği, aynı tarihli davacının adının da yer aldığı banka dekontlarında davalı şirket tarafından 154.700.000 TL ödendiği ve 45.300.000.000 TL karşılığı 2.000.000 USD döviz alındığının anlaşıldığı, davalı şirketin gerek halka arzı gerekse de halka arzından sonra gerçekleştirdiği sermaye artırımı nedeniyle sicilde yayınlanan izahnamesinde davacının nama yazılı hisse senedi sahibi ortaklar arasında yer almadığı, sicilin aleniliği ilkesi gereği, tescil ve ilan edilen bir kaydın bilinmediği hususunun, şirket ortakları bir yana, üçüncü kişiler tarafından dahi ileri sürülemeyeceği, bu nedenlerle davacı tarafın hisselerinin sicil kayıtlarına yansıtılmadığı ve merkezi kayıt kuruluşuna da bildirilmediği yönündeki iddiasının yerinde olmadığı, davacı her ne kadar hisseleri davalı şirketin satın aldığını, mülkiyetin de davalıya geçtiğini iddia etmişse de, ticaret sicil kayıtları incelendiğinde dava konusu hisse senetlerinin mülkiyetinin davalı şirkete geçmediğinin anlaşıldığı, dolayısıyla dava konusu hisse senetlerinin mülkiyeti davalı şirkete geçmediğinden, davalı şirket daha sonradan da bu senetlere malik olmadığından ve devir işleminin dolaylı temsil veya inançlı bir işlemle şirket hesabına yapıldığı yazılı belgeyle kanıtlanmadığından TTK’nın 329. maddesi hükmü kapsamında bir yasak devrin söz konusu olmadığı, hisse bedellerinin davalı şirket tarafından ödenmiş olmasının hisselerin mülkiyetinin de davalı şirkete geçmiş olduğunu göstermediği zira, hissse bedelleri alıcılar adına üçüncü bir kişi tarafından ödenebileceği gibi, bu bedellerin bizzat şirket tarafından alıcıların mali haklarına mahsuben de ödenmesinde yasal bir engel bulunmadığı, davacının hisse senetlerini devrettiğini bildirdiği tarih olan 16.03.1994 tarihinden davanın açıldığı tarih olan 07.10.2010 tarihine kadar yaklaşık 17 yıllık bir süreyle davalı şirketten veya hisselerini devrettiğini beyan ettiği hissedarlardan pay sahipliğinden kaynaklanan herhangi bir hak talebinde bulunmamış olması, hazirun cetvellerinden de davalı şirketin genel kurullarına da katılmadığının açıkça anlaşılması, şirketin 18.06.1992 tarihli sicil gazetesinde yayınlanan ana sözleşme değişikliğine ilişkin genel kurul kararlarından sonra hiçbir hisse değişikliklerinin pay defterine işlenmemiş olması, hisse değişikliklerinin davalıya ait defteri kebirin 965. sayfasında izlenmeye başlanması, davalının hisse devrini bildirdiği tarihte A. M. Şubesi’nden davacıya ödeme yapılmasına ilişkin davalı şirketin talimat vermiş olması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde yasada ve ana sözleşmede öngörülen şekle aykırılığa rağmen pay devrine ilişkin sözleşmenin ifa edilmiş olup, aradan geçen uzun bir süre nedeniyle şekle aykırılığın ileri sürülmesinin MK’nın 2 . maddesine aykırı olduğu varılan bu sonucun davacının Kartal 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1999/796 Esas sayılı dosyasında mahkeme içi ikrar niteliğindeki beyanı ile doğrulandığı ve subüt bulduğu, mahkeme içi bu ikrarın, işbu dava yönünden de geçerli ve kesin delil niteliğinde olduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili ile, davalı şirket ve bir kısım davalılar S., Ç. ve S. S.vekili temyiz etmiştir.
1- Davacı tarafça asıl davada ıslah sonrası 74 adet paya ilişkin devir işleminin geçersizliği veya hükümsüzlüğün tespiti, 16.3.1994 tarihli yönetim kurulu kararı ile pay devir işleminin iptali ve hisselerin davacı adına tescili, birleşen davada ise hisse devrinin usulsüzlüğünün tespiti, hisse devirlerinden doğan tüm hakların maliki bulunduğu hisse senetlerine isabet eden temettü bedellerinde ve sermaye artışları sırasında dağıtılan bedelsiz hisse senetlerinden kendisine isabet eden payların verilmemesi nedeniyle bu payların aynen teslimi ile ortaklık pay defterinde tescili, hisselerin davacı adına MKK nezdinde kaydileştirilmesi, mümkün olmadığı takdirde temettü bedelleri ve bedelsiz pay bedellerinin dağıtıldığı, bedelsiz payların ise verildiği günden itibaren faiziyle birlikte tahsili talep edilmiş olup, davanın niteliği gereği nisbi harca tabi bir dava olduğu anlaşılmıştır.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesinde ”Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır. Müdahalenin men’i tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda gayrimenkulün değeri nazara alınır. Gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda ecrimisil ve tazminat gibi taleplerde de bulunulduğu takdirde harç, gayrimenkulün değeri ile talep olunan tazminat ve ecrimisil tutarı üzerinden alınır. Değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse davacıya tesbit ettirilir. Tesbitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmaz. Noksan tesbit edilen değerler hakkında 30 uncu madde hükmü uygulanır. ”aynı Yasa’nın 30. maddesinde de ”Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. ” hükmü düzenlenmiştir. Bu itibarla, mahkemece nisbi harca tabi işbu davada nisbi harcın dava konusu hisselerin dava tarihindeki değeri üzerinden hesaplanması gerektiği göz önünde bulundurularak, hisselerin değeri tespit edilip, harç tamamlattırıldıktan sonra işin esasına girilerek bir karar vermek gerekirken, anılan husus nazara alınmaksının maktu harç ile davanın görülüp sonuçlandırılması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 10,/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.