Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2015/10120 E. 2015/9887 K. 05.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10120
KARAR NO : 2015/9887
KARAR TARİHİ : 05.10.2015

MAHKEMESİ : SAKARYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/03/2015
NUMARASI : 2015/31-2015/32 D.İŞ

Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/03/2015 tarih ve 2015/31-2015/32 D.İş sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi ihtiyati haciz talep eden (alacaklı) vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
İhtiyati haciz kararına itiraz edenler vekili, kredi sözleşmesine kefaletlerinden dolayı müvekkilleri hakkında ihtiyati haciz kararı verildiğini, müvekkillerinin kat ihtarnamesinin tebliğini müteakip 3 gün içinde itiraz ederek borcun kesinleşmesini engellediklerini, asıl borçludan önce müvekkilleri aleyhine takip yapılamayacağını ileri sürerek ihtiyati haciz kararına itiraz etmiştir.
İhtiyati haciz talep eden vekili, (alacaklı) itirazın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, itiraz dilekçesi ekinde sadece F.. F..’in vekâletinin bulunduğu belirtilerek anılan muteriz yönünden ihtiyati haczin kaldırılmasına, diğer borçlu hakkında devamına karar verilmiştir.
Kararı, ihtiyati haciz talep eden (alacaklı) vekili temyiz etmiştir.
1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nın 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. Somut olayda, alacaklı vekili kullandırılan kredinin müşterek borçlu ve müteselsil kefilleri Ö.. P.. ve F.. F.. hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiş, talep her iki borçlu yönünden kabul edilmiş, karara itiraz edenler vekili itiraz dilekçesinde hem F.. F.. hem de Ö.. P.. adına istemde bulunmuş,mahkemece tefhim edilen kısa kararda “09/02/2015 tarih ve 2015/31-32 D.İş sayılı ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına” dair hüküm tesis edildiği halde, gerekçeli kararda sadece F.. F..’in vekaletnamesinin bulunduğundan söz edilerek hüküm fıkrasında “09/02/2015 tarih ve 2015/31-32 D.İş sayılı ihtiyati haciz kararının borçlulardan F.. F.. bakımından kaldırılmasına, kararın diğer borçlu hakkında devamına” dair karar oluşturulmuştur. Bu durumda duruşmada tefhim edilen kısa kararın gerekçeli kararın hüküm fıkrası ile çelişkili olması doğru olmadığı gibi 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Somut olayda, mahkemece yukarıda anılan hükümler nazara alınmadan ve ne için ihtiyati haciz kararının kaldırıldığı gerekçelendirilmeden hüküm tesis edilmesi de doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, ihtiyati haciz talep eden vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle alacaklı Banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın ihtiyati haciz talep eden yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle ihtiyati haciz talep eden vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.