YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9974
KARAR NO : 2014/20309
KARAR TARİHİ : 23.12.2014
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2014
NUMARASI : 2013/261-2014/44
Taraflar arasında görülen davada İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 20/02/2014 tarih ve 2013/261-2014/44 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 15.01.2005 tarihinde taşıma sözleşmesi yapıldığını, 15.07.2005 tarihinde yenilenerek sözleşme süresinin iki yıl olarak belirlendiğini, sözleşmenin üçüncü maddesinde belirtilen ödeme tarihlerine davalının uymadığını ve ödemeleri geciktirdiği için müvekkilinin faiz alacağının doğduğunu, ayrıca cari hesap alacağı ve trafik cezalarından kaynaklanan alacaklarının da bulunduğunu bunların ödenmesi için davalı şirkete ihtarnameler çekilmesine rağmen davalının ödeme yapmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000 TL alacağın 15.01.2005 tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 11.11.2010 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 916.597,86 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacı alacağının 15.01.2005 tarihinde akdedilen nakliye sözleşmesinden kaynaklanmayıp çeşitli zamanlarda kurulan taşıma sözleşmelerinden kaynaklandığını, davacı alacağının açık ve net olmadığını, davacının alacağın asıl kısmına ihtirazi kayıt koymaksızın tahsil etmesi nedeniyle fer’ilerinde sükut ettiğini, sözleşmenin özel şartlar bölümünde belirtildiği üzere trafik cezalarının tamamından davacının sorumlu olacağının hüküm altına alındığını, ayrıca davacıya verilen çeklere ilişkin ödemelerin ihtirazi kayıt ileri sürülmeden devir alınmasıyla alt ilişkiden doğan borcun vadesinin çeklerin tahsiline kadar uzamış olduğunu, bu sebeple vade farkından doğan veya temerrüt faizine yönelik iddiaların yerinde olmadığını, taleplerin zaman aşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan incelemeye göre; tarafların ticari defterlerinde yapılan incelemeye göre davacı kayıtlarına göre davacının navlun alacağı 278.799,29 TL olup davalının kayıtlarına göre 40.900,80 TL olduğu, aradaki 237.898,49 TL farkın Karayolları Trafik Kanunu 65/5. maddesi gereği davalıya yükleten sıfatıyla kesilen ceza tutarından kaynaklandığı, tarafların sözleşme serbestisi kapsamında trafik cezalarından kimin sorumlu olacağını kararlaştırabileceği, yapılan sözleşme ile davacının trafik cezalarının 190.000,00 TL’lik kısmını kabul ettiği, ayrıca davalı tarafından davacının 57.135,69 TL’lik vergi borcunun 04.06.2008 tarihinde ödendiği, bu durumda davacının bakiye alacağının 31.663,60 TL olarak hesaplandığı; her nekadar davacı bu miktar kadar alacaklı görünse de iskonto tutarı cari hesaptaki alacak bakiyesine uygulanacak faizden daha fazla çıktığından davacının faiz alacağı oluşmadığı, davalının itirazları ve zaman aşımı def’i de yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 31.663,60 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava, taşıma nedeniyle oluşan cari hesap alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davalı uzatılan sürede vermiş olduğu cevap dilekçesi ile sonraki dilekçelerinde ve duruşmalarda zaman aşımı def’inde bulunmuştur. 6762 sayılı TTK’nın 767. maddesi gereğince taşıma mukavelesinden doğan bütün alacaklar 1 yılda zaman aşımına uğrar. Bu durumda mahkemece taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığı gözetilip, alacağın hangi kalemlerden oluştuğu dikkate alınarak dava konusu alacağın zaman aşımına uğrayıp uğramadığına dair gerekli inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken bu konuda hiç bir değerlendirilme yapılmaksızın gerekçesiz olarak zaman aşımı def’inin reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabul üile hükmün davalı yararına BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 23/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.