Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/8404 E. 2014/18513 K. 27.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8404
KARAR NO : 2014/18513
KARAR TARİHİ : 27.11.2014

MAHKEMESİ : KARAMAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2012
NUMARASI : 2010/214-2012/366

Taraflar arasında görülen davada Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/09/2012 tarih ve 2010/214-2012/366 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 25.11.2014 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketin 23/06/2009 tarihli şirket müdürü atanmasına ve imza yetkisi verilmesine ilişkin kararlarının, müvekkilinin bilgisi ve katılımı olmaksızın alındığını, bir kısım ortaklara kararın daha sonradan karar defteri evlerine götürülmek suretiyle imzalatıldığını, yönetici seçilenlerin bir kısmının halen dahi pay sahibi olmadığını ileri sürerek, anılan kararların iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, dava konusu olayda TTK’nın 538/4. maddesine uygun bir davetin yapılmadığı, ancak alınan kararların toplantı ve karar nisabı ile içerik bakımından kanuna ve ana sözleşmeye aykırılık içermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı limited şirketin ortaklar kurulu kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacının, davalı limited şirketin ortağı olduğu hususu uyuşmazlık konusu değildir. Davacı, davalının 23.06.2009 tarihli mevcut müdürlerin yetkisinin tasdikine ilişkin ortaklar kurulu kararının usulüne uygun şekilde alınmadığını, kendisine ve başka ortaklara çağrı yapılmadığını ileri sürerek iptaline karar verilmesini istemiştir.
Somut olaya uygulanacak mülga 6762 sayılı TTK’nın 538. maddesinde limited şirketin toplantıya çağrılması hususu açıkça hükme bağlanmıştır. Anılan düzenleme uyarınca toplantıya ve yazılı olarak oy vermeye davetin, şirketin ana sözleşmesinde gösterilen şekilde ve eğer ana sözleşmede bu yönde bir düzenleme yoksa taahhütlü mektupla ve toplantıdan en az beş gün önce ve gündem bildirilmek suretiyle yapılacaktır. Anılan Kanun hükmünün son bendinde bütün ortakların aralarında biri itirazda bulunmadığı takdirde, toplantıya çağırma hakkındaki merasime riayet etmeksizin de genel kurul halinde toplanabileceği düzenlemiş bulunmaktadır. Böyle bir ortamda ortaklar kurulu, yetkisine dahil tüm konularda karar alabilmesi mümkündür. Ancak, bunun geçerli olabilmesi için tüm ortakların bizzat veya temsilcilerinin ortaklar kurulunda bulunmaları ve bunlardan herhangi birinin itirazının olmaması gerekmektedir. Öte yandan çağrıda usulsüzlük, tek başına alınan kararların iptali
için yeterli olmayıp, kararın aynı zamanda kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına da aykırı olması zorunludur. Çağrıda usulsüzlük olup olmadığının değerlendirilmesi için, öncesinde mutlaka ortaklara bir çağrı yapılması gerekir. Hiçbir şekilde çağrı yapılmadan karar alınması, çağrıda usulsüzlük olarak nitelendirilemez.
Dava konusu olay bakımından değerlendirme yapıldığında davalı şirketin ana sözleşmesinin 7. maddesinde şirkete ait ilanların TTK’nın 37. maddesi hükmü saklı kalmak kaydıyla şirket merkezinin bulunduğu yerde en az bir gazete ile 7 gün evvel yapılabileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamından karar öncesi böyle bir ilan yapıldığı veya taahhütlü mektupla veyahut başka bir kanalla ortaklara toplantının yapılacağının bildirildiği kanıtlanmamış, aksine toplantının yapılacağının sözlü olarak ortaklara bildirildiği, davacıya da bu şekilde bildirim yapıldığı savunulmuştur. Ancak, davalı, davacı ve diğer ortaklara karar öncesi toplantı yapılacağı yönünde bir çağrı yapıldığını kanıtlayamamıştır. Dava konusu kararın da davacı ve başka ortaklar katılmadan 6762 sayılı Kanun’un 536/2. maddesine uygun şekilde bazı ortakların katılımı ile alındığı anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında, davalının, kanuna ve ana sözleşmeye uygun şekilde çağrı yapıldığını kanıtlayamadığı, başka bir ifade ile çağrısız şekilde toplantı yaptığı, bu toplantının mülga TTK’nın 538/son maddesi kapsamında gerçekleştirilerek uyuşmazlığa konu kararın alındığı, ancak anılan toplantıya tüm ortakların veya temsilcilerinin katılmadığı, emredici hükme uyulmadığı, bu nedenle kararın yok hükmünde olduğu dikkate alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 27.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.