Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/6043 E. 2014/18201 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6043
KARAR NO : 2014/18201
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL (KAPATILAN) ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2013
NUMARASI : 2013/113-2013/424

Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05.12.2013 tarih ve 2013/113-2013/424 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı T.. Ö.. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı T.. Ö..’ın, davalı şirket adına yetkisiz işlemlerde bulunduğunu ve diğer yetkili ortak olan müvekkilinden onay almadan şirketi borçlandırıcı işlemler yaptığını, müvekkili şirkete bildirilmeden yetkisiz olarak imzalanan sözleşme bedellerinin davalı T.. Ö.. tarafından tahsil edilmesine rağmen yükümlenilen edimlerin yerine getirilmemesi nedeniyle diğer davalı S…Ltd. Şti’nin müşteriler nezdinde zor durumda kaldığını, davalı hakkında görülen ceza davasında verilen kararla şirket yöneticisi olmaktan yoksun bırakıldığının ve bu nedenle şirket yöneticisi olma vasfının ortadan kalktığının sonradan anlaşıldığını, davalı şirket hakkında yürütülen icra takibine ilişkin tebligatın davalı T.. Ö.. tarafından tebliğ alındığı halde faiz yönünden hatalı olan takibe itiraz edilmeyerek davalı şirketin zarara uğramasına yol açtığını, davalının sermaye koyma borcunu dahi ödemediğini, müvekkili ile birlikte ortağı oldukları diğer davalı S… Ltd. Şti’nin amacına ulaşmasını ve ortak gayeyi gerçekleştirmeyi engellediğinin açıkça ortada olduğunu ve hedeflenen yeni projeler hayata geçirilemediğinden, davalı şirketin fesih ve tasfiyesini talep etmenin zaruri hale geldiğini ileri sürerek, TTK’nın 549. maddesi gereğince davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesini talep ve dava etmiştir.
Davalı T.. Ö.. vekili, davacı iddialarının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, 6762 sayılı TTK’nın 549. maddesi kapsamında açılan davada şirketin fesih ve tasfiyesi istenmiş olmakla, 6102 sayılı TTK’nın 636. maddesi uyarınca limited şirket aleyhine davanın açılabileceği açık olduğundan davalı T.. Ö..’a bu davada husumet yöneltilemeyeceği, sermaye ve öz varlık bakımından şirketin borca batık bir durumunun bulunmadığı, TTK’nın 549/4. maddesi çerçevesinde taraflar arasındaki ihtarnameler, içerikleri ve yapılan bilirkişi tespitleri ile sunulan delillerden anlaşıldığı üzere, davalı ortak T.. Ö..’ın verilen vekaletname çerçevesinde ortaklardan onay almaksızın şirketi borçlandırıcı işlemler yaptığı, bu konuda 10.05.2011 tarihli ihtarnameye rağmen bu işlemlere devam ettiği, 31.05.2011 tarihinde bir toplantı yapıldığı ve bu toplantıya rağmen pozitif bir gelişmenin sağlanamadığı, bir kısım sözleşmelerin şirket ortaklarının bilgisi olmadan imzalandığı ve sözleşme bedellerinin tahsili konusunda tanık anlatımları ile de maddi vakıaların doğrulandığı, ceza mahkemesi kararı ile davalı T.. Ö..’ın kamu hizmetlerinden yoksun bırakılmasına karar verildiği, ortaklardan birinin kısıtlanmasının iki ortaklı bir şirkette şirketin fesih ve tasfiyesi bakımından haklı neden oluşturacağı, dolayısıyla davalı şirketin TTK’nın 549. maddesi kapsamında fesih ve tasfiyesi bakımından yasal koşulların davada gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalı T.. Ö.. hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi ile tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile davalı T.. Ö.. vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı T.. Ö.. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava, limited şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup mahkemece yazılı gerekçeyle davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir.
Öncelikle, haklı nedenle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi istemli dava, kural olarak şirket tüzel kişiliği hasım gösterilerek açılması gerekir. Ancak, tüm ortakların taraf olduğu davalarda ayrıca tüzel kişiliğin hasım gösterilmemesi sonuca etkili bulunmamaktadır. Özellikle, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi iki ortaklı limited şirketlerde ortakların davada taraf olması halinde, davanın şirkete karşı açıldığının, dava dilekçesinde diğer ortağın gösterilmesinin, şirketi temsilen olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla, her ne kadar davalı T.. Ö.. hakkındaki dava isabetli olarak pasif husumet yokluğundan reddedilmiş ise de, anılan davalının davalı şirketi temsilen kararı temyiz ettiğinin kabulü gerekmiştir.
Mahkemece, davalı şirket ortağı T.. Ö..’ın ceza mahkemesi kararı ile mahkumiyetine ve kısıtlanmasına karar verildiği, ortaklardan birinin kısıtlanmasının iki ortaklı bir şirkette şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı neden teşkil edeceği kabul edilmiştir. Ancak, dosya kapsamından davalı T.. Ö..’ın Kadıköy 4. Asliye Ceza Mahkemesi kararıyla belli haklardan yoksun bırakılmasına karar verilmiş olmakla birlikte ceza mahkemesi kararının henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda henüz kesinleşmemiş bir mahkumiyet kararı esas alınarak yazılı şekilde karar tesisi doğru olmadığı gibi, davacı tarafından ileri sürülen hususların yöneticinin azlini gerektirip gerektirmediği veya ortaklıktan çıkarma sebebi teşkil edip etmeyeceği tartışılmaksızın yazılı şekilde fesih ve tasfiyeye karar verilmesi de doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
3-Öte yandan, karar tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 636/3. maddesine göre, haklı sebeple limited şirketin feshi istendiğinde, mahkeme, istem yerine, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. 6102 sayılı Kanun’un Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında 6103 sayılı Yasa’nın 3. maddesine göre TTK’nın yürürlüğe girmesinden önceki olaylara da uygulanır. Mahkemece, söz konusu kanun hükmü de tartışılarak fesih talebinin bu madde çerçevesinde değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı T.. Ö.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, davacıdan temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 24.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.