Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/6036 E. 2014/20447 K. 29.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6036
KARAR NO : 2014/20447
KARAR TARİHİ : 29.12.2014

MAHKEMESİ : ÇAY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2012/2-2013/100

Taraflar arasında görülen davada Çay Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 07/02/2013 tarih ve 2012/2-2013/100 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili ve katılma yoluyla davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisinin davalı Nilgün’ün kullandığı krediye diğer davalılar ile birlikte kefil olduğunu, davalılaraın kredi borcunu ödememesi nedeniyle müvekkilleri murisinin ödemek zorunda kaldığı gerekçesiyle 26.730,00 TL’nin muhtelif ödeme tarihinden itibaren işleyecek %72 temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca davacılar murisi Ş.. G..ün 23.962,19 TL ödeme yaptığı, eda ettiği şey nisbetinde alacaklının haklarına halef bulunduğu, alacaklının haklarına halef olan kefilin Bankanın sadece sıfatından kaynaklanan haklara değil örneğin alacaklının tacir sıfatından kaynaklanabilecek haklarına da halef bulunacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalılar H.. N.. ve Ü..vekili ile katılma yoluyla davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, alacak davasıdır. Davalılar H.. N.. ve Ü.. vekili davanın müvekkillerine tebliğ edilmediğini ve müvekkillerinin savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Dosyanın yapılan incelemesinde; dava dilekçesinin adı geçen davalıların “.. Mah. Yenidere Sok. No.. Şişlş-İstanbul” adreslerine tebliğe çıkarıldığı, “muhatabın tevziaat saatlerinde bulunmaması sebebiyle tebligat ilgili mahalle muhtarlığına imza mukabili teslim edildi. Keyfiyeti bildiren ihbarname adresin kapısına yapıştırıldı. Durumun muhattaba haber vermesi icin ismini vermeyen komşusuna haber verildi.” şerhi ile tebliğ edildiği anlaşılmıştır. .
1982 Anayasası’nın 36., HUMK’nın 73., 6100 sayılı HMK’nın 27. maddeleri uyarınca taraflar dinlenmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden, hukuki dinlenilme hakkı nazara alınmadan karar verilemeyeceği kuşkusuzdur. Öte yandan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi hükmüne göre tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen son adresine yapılır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca, belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır. Aynı Kanun’un 20. maddesine göre de, 17. maddede yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21. maddeye göre yapılır.
Yukarıda belirlenen kanun hükümleri karşısında davalılara yapılan tebligatta asillerin tevziaat saatlerinde nerede bulundukları ve haber verilen komşusunun kimliği tebligat mazbatasından anlaşılamamaktadır. Bu durumda tebligatın usulüne uygun olduğundan da bahsedilemez. Mahkemece, davalılara usulüne uygun biçimde tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması ve bundan sonra işin esasına geçilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre mümeyyiz davalılar vekilinin ve davacı vekilinin uyuşmazlığın esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar H.. ve N.. Ç.. ile Ü.. Ç.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalılar vekilinin ve davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 29.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.