Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/19154 E. 2015/13315 K. 10.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19154
KARAR NO : 2015/13315
KARAR TARİHİ : 10.12.2015

MAHKEMESİ : ……FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/10/2014
NUMARASI : 2013/151-2014/232

Taraflar arasında görülen davada…..Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/10/2014 tarih ve 2013/151-2014/232 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl davada davacı/birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 08/12/2015 günü hazır bulunan davacı-birleşen davada davalı vekili Av. S.. M… ile davalı-birleşen davada davacı vekili Av. S.. K.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin yapımcılığını üstlendiği ve “S… Tv” logolu televizyon kanalında yayımlanması planlanan “F… 1453, F… S…” isimli televizyon dizisinde oyuncu olarak görev almasına ilişkin davalı ile sözleşme imzalandığını, 25.000 TL avans ödemesi yapıldığını, ancak televizyon kanalı sahibi şirketin yapım sözleşmesini feshetmesiyle dizi projesinin iptal edildiğini, davalıya 16.11.2012 tarihinde ihtarname göndererek sözleşmenin haklı nedenle feshini bildirdiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davalıya ödenen 25.000TL’nin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile sır saklama yükümlülüğüne aykırı hareketinden dolayı şimdilik 1000 TL cezai şartın 25.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin “F… 1453” adlı filmde F…. S…. M…. rolünü oynadığını, bu filmin 22 milyon seyirciye ulaştığını, filmin başarısı üzerine davalı yapımcının müvekkili ile irtibata geçtiğini ve taraflar arasında 07/06/2012 tarihli oyunculuk, yapımcılık sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmeye göre müvekkilinin “F…. S…” adlı yapımda rol almasının kararlaştırıldığını, sözleşmeye göre müvekkilinin başka herhangi bir işte çalışamayacağını, başka bir dizide görev alamayacağını, resmi görevinden ayrılması durumunda maaşlarının ve sigorta primlerinin davalı tarafça karşılanacağını, bu sözleşmenin ve dizi projesinin kamuoyuna duyurulmasından sonra müvekkilinin tüm enerjisini bu diziye harcadığını ve hazırlıklara başladığını, 6 ay ücretsiz izne ayrıldığını, Eylül ayında dizinin yayına girişinin gecikeceğinin anlaşılması nedeniyle yapımın bir süre ertelendiğini, bu süreçte davalının talebi üzerine müvekkilinin at binme kurslarına ve spor salonuna devam ettiğini, tüm zamanını sözleşmeye konu projeye adadığını, projenin davalı tarafça ertelendiğini, bir süre sonra Kasım 2012 tarihinde Milliyet gazetesinde dizinin iptal olduğu yönünde haberler çıktığını, davacı tarafın eksik maaş yatırdığının anlaşılması üzerine davalıya ihtarname gönderildiğini, davalı tarafın ise cevabi ihtarname ile, televizyon kanalı ile yapılan protokolün feshinden dolayı dizi protokolünün iptal edildiğini, bu dizinin çekilmeyeceğini, taraflar arasındaki oyunculuk sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiğinin bildirildiğini, bunun üzerine sözleşmenin cezai şart hükmü nedeniyle davalı aleyhine 500.000 Euro cezai şartın TL karşılığı üzerinden icra takibi yapıldığını, davalı tarafın haksız bir şekilde takibe itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulduğunu, oysa sözleşmenin 17.01 maddesi gereğince yapımcının sözleşme gereklerini yerine getirmemesi ve sözleşmeyi haklı bir neden olmaksızın feshetmesinden dolayı 500.000 Euro cezai şartı ödemesi gerektiğini, davalının yükümlü olduğu vergileri yatırmayarak ve yaptırmakla yükümlü olduğu sigortayı yaptırmayarak haklı neden olmaksızın sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, itirazının iptalini ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsilini talep dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, dizinin prodüksiyonundan vazgeçilmesi üzerine sözleşmenin feshedildiğini ve davacı tarafın haksız icra takibi başlattığını, bu takibin haksız ve dayanıksız olduğunu, sözleşmenin feshinin haklı nedene dayandığını, sözleşmenin 17.01 maddesi uyarınca cezai şartın ancak haklı neden olmaksızın fesih durumunda söz konusu olabileceğini, dizinin yayınlanacağı A.. tv şirketinin projeyi iptal etmesi nedeniyle müvekkilinin davacı ve diğer oyuncularla yaptığı sözleşmelerin ifasının imkansız hale geldiğini, asıl borç imkansız hale geldiğinden cezai şartın istenemeyeceğini, imkansızlığın müvekkili dışında ortaya çıktığını savunarak, davanın reddini ve kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davalı yapımcı şirket, dava dışı üçüncü bir kişiyle yapmış olduğu yayın protokolünün, üçüncü kişinin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar nedeniyle iptal edildiğini gerekçe göstererek 16 Kasım 2012 tarihli fesih bildirimi ile taraflar arasındaki 07/06/2012 tarihli sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini bildirmiş ise de, bu feshin haklı nedenle olmadığı, davacı oyuncunun sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiği, planlanan zamanda dizinin çekimlerine davalıdan kaynaklanan nedenlerle başlanamamasına rağmen davacı oyuncunun, sözleşmenin imza tarihinden başlayarak çekim hazırlıklarına eksiksiz olarak uyduğu, …Devlet Tiyatrolarındaki görevinden ücretsiz izne ayrıldığı, davalı yapımcının isteği doğrultusunda ata binme ve spor kurslarına devam ettiği, oynayacağı role hazırlanabilmek için 6 aya yakın bir süre ile sakalını kesmediği, davacı oyuncunun sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirebilmek adına yapması gerekirken yapmadığı herhangi bir şeyin söz konusu olmadığı, asıl davada iddia olunan sözleşmenin ifşası iddiasının asıl davada davacı tarafça ispatlanamadığı, dava dışı üçüncü kişinin ekonomik sıkıntı içine girmesinden ve davalı yapımcı ile, diziyi yayınlaması beklenen yayın kuruluşu arasındaki protokolün iptal edilmesinin sonuçlarının davacı oyuncuya yükletilemeyeceği, bu iptalin herhangi bir ifa imkansızlığından meydana gelmediği, basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı yapımcının başka herhangi bir televizyon kanalı ile yeni bir anlaşma yaparak dizinin çekimlerine başlayabilmesi mümkün iken bunu yapmayarak kusurlu hareket ettiği, böylece davalı tarafça yapılan feshin haksız ve hukuka aykırı olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 17. maddesi gereğince davacı sinema oyuncusunun hem cezai şartı hem de mahrum kaldığı karı talep etme hakkının bulunduğu, tacir sıfatını taşıyan davalı yapımcı şirketin, taraflar arasındaki sözleşmenin 17. maddesinde ve tarafların serbest iradeleriyle kararlaştırılan cezai şartın indirilmesini isteyemeyeceği, vergi ödemesinin de, taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı olarak açılan bu davada davacı tarafça davalıdan talep edilebileceği, icra takibine konu cezai şart alacağının likit olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı/birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı-karşı davalı vekilinin asıl davada aşağıdaki iki nolu, birleşen davada ise üç ve dört nolu bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Asıl dava taraflar arasındaki 07/06/2012 tarihli oyunculuk sözleşmesine dayalı ödenen avansın istirdatı ve cezai şartın tahsili, birleşen dava ise aynı sözleşmeye dayalı cezai şartın ve ödenen verginin tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali ve inkar tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda yazılı gerekçelerle asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Oysa, davaya dayanak sözleşmenin 13.01 maddesi hükmünde davacı yapımcının davalı oyuncuya ödeme yapma borcunun doğmasının yapımın yayınlanması koşuluna bağlanmış olup, sözleşmeye konu yapımın hiç yayınlanmamış olması karşısında mahkemece davalı oyuncuya makbuzlardan da anlaşıldığı üzere avans olarak verilen dava konusu meblağın davacı yapımcıya iadesine karar vermek gerekirken asıl davadaki bu istemin isabetli olmayan gerekçelerle reddi doğru görülmemiş, asıl davadaki hükmün bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Birleşen davaya gelince, 6762 sayılı TTK.nun 24. maddesi ( 6102 sayılı YTTK’nın 22 md) uyarınca; “Tacir sıfatını haiz bir borçlu Borçlar Kanunu’nun 161. maddesinin 3. fıkrasında yazılı hallerde, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez.” Ancak, kararlaştırılan cezai şart miktarının ekonomik yönden borçlunun mahvına sebebiyet verecek ölçüde yüksek olduğunun saptanması durumunda cezai şarttan makul oranda indirim yapılabileceği Yargıtay uygulamalarında kabul edilmektedir. Ne var ki, bu şekilde bir indirime gidilebilmesi için borçlunun ekonomik durumu yönünden ayrıntılı bir inceleme yapılması ve kararlaştırılan cezai şartı ödemesinin ekonomik yönden mahvına sebep olup olmayacağı hususunun belirlenmesi gerekmektedir. Somut olayda mahkemece bu yönde bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Bu durumda mahkemece, davalı yapımcı şirketin ekonomik durumu yönünden konusunda uzman bir bilirkişiye ticari defter ve kayıtları, bilançoları, verilen vergi beyannameleri vs. gibi kayıtlar üzerinde inceleme yaptırılarak yukarıda belirtilen indirim koşullarının bulunup bulunmadığı konusunda ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken bu yönden eksik incelemeye dayalı isabetli olmayan yazılı gerekçelerle hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
4-Bozma neden ve şekline göre, birleşen davada davalının icra inkar tazminatına ve faiz oranına ilişen temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı vekilinin birleşen davada ise davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davalının icra inkar tazminatına ve faiz oranına ilişen temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davalı-birleşen davada davacıdan alınıp, asıl davada davacı-birleşen davada davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.