Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/17647 E. 2015/6324 K. 04.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17647
KARAR NO : 2015/6324
KARAR TARİHİ : 04.05.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2014
NUMARASI : 2013/53-2014/165

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24/06/2014 tarih ve 2013/53-2014/165 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının başvurusu üzerine İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/107 esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararıyla müvekkillerinden P. Ayakkabı Kimya ve İş Güv. Malz. San. Tic. Ltd. Şti’nin markaya ve endüstriyel tasarıma tecavüz ettiğinden bahisle müvekkillerinin mallarının toplanmasına karar verildiğini, tedbir kararının bir haftalık hakdüşürücü süre geçtikten sonra infazının istenmesi nedeniyle kendiliğinden kalkmasına rağmen ihtiyati tedbirin uygulandığını, kararda yer almamasına rağmen P. Ayakkabı Kimya Ltd. Şti’nin ayakkabılarının yanısıra, diğer müvekkili P.Lastik Ayakkabı A.Ş’nin de ürünlerinin toplandığını, yapılan yargılama sonunda kararın Yargıtay’ca bozulduğunu ve tedbir kararının kaldırıldığını, davalının ihtiyati tedbir kararından sonra müvekkilleri hakkında satışları durdurduğu yönünde dedikodu çıkartarak haksız rekabet yaptığını ileri sürerek davalının eyleminin haksız rekabet oluşturduğunun tespitini, şimdilik 15000’er TL maddi, 10000’er TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, kararın gazetede ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin endüstriyel tasarımına yönelik tecavüzün men’i için açılan davada alınan ihtiyati tedbir kararı uyarınca davalı tarafın yaklaşık 200 koli ürününden sadece 7 adetine el konulduğunu, bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini, ihtiyati tedbir kararından sonradan haberdar olduklarını, tedbir kararının uygulanmasında hukuksuz bir durumun bulunmadığını, tedbirin zamanında uygulatılması ile birkaç gün sonra uygulanması arasında davacıların zarar farkının bulunmadığını, ayrıca davacıların müvekkili için soyut olarak ve hiçbir somut delile dayanmayan dedikodu nedeniyle uğranılan zararlar şeklindeki iddialarının mesnetsiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, ihtiyati tedbir kararı verilen dosyanın henüz kesinleşmemiş olması sebebiyle HMK 399. maddesinde belirtilen tazminat koşullarının oluşmadığı, mahkemeden verilen 25/05/2012 tarihli ihtiyati tedbir kararının, icra müdürlüğüne 12/06/2012 tarihinde müracaat edilerek uygulanılması istenilmiş ise de, HMK’daki değişikliğe ilişkin uygulamanın henüz oturmadığı dönemde lehine ihtiyati tedbir kararı verilenin uygulama talebinde bulunduğu, ihtiyati tedbir kararında belirtilen çerçevede uygulama yapıldığı, davacı tanıklarının çıkan söylenti sebebiyle davacının zarara uğradığını beyan etmiş iseler de, dinlenen tanıkların davacı çalışanları ve davacı şirketin ortağı pozisyonunda olduğundan yansız ifade veremeyecekleri kanaatinin hasıl olduğu, davacıların tazminat talebine konu zararını maddi delillerle kanıtlayamadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. HMK’nın 393. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, ihtiyati tedbir kararlarının uygulanması, verildiği tarihten itibaren bir hafta içerisinde istenmek zorundadır. Aksi halde bu yönde verilen ihtiyati tedbir kararı, dava açılmış olsa bile kendiliğinden kalkar. Somut olayda davacı yan, bir hafta içerisinde tedbirin uygulanmasını talep etmediği için mezkur ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkmış olup, buna dayalı olarak yapılan tüm iş ve işlemlerin yasaya aykırı olduğu sabittir. Öte yandan, dinlenen davacı tanıkları, ortadan kalkmış bulunan tedbir kararına dayalı olarak, davacı şirketin zarar gördüğünü ileri sürmüş iseler de, mahkemece söz konusu tanıkların beyanlarına itibar edilmemiştir. Halbuki aslolan çağrılan tanığın doğruyu söylemesi olup, mahkemece HMK’nın 255 ve 264. maddeleri çerçevesinde herhangi bir iş ve işleme tevessül olunmaksızın tanıkların doğru söylemeyeceklerine yönelik peşin değerlendirmesi isabetli değildir. Bu durumda davacının zararının, gerektiği takdirde dosya üzerinde ve davacı defterleri üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ve diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenlerle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davacılara iadesine, 04/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.