Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/16419 E. 2014/18212 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16419
KARAR NO : 2014/18212
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL (KAPATILAN) ANADOLU 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/03/2014
NUMARASI : 2013/76-2014/99

Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) Anadolu 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/03/2014 tarih ve 2013/76-2014/99 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin kızı olan müteveffa C. T..’ın 10/12/2009 tarihinde evinde banyo yaparken karbonmonoksit gazından zehirlenerek öldüğünü, mirasçı olarak anne, baba ve ana ayrı kardeşlerini bıraktığını, ölümle ilgili olarak müvekkili hakkında Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davada beraatine karar verildiğini, ölümün hem boğulmadan hemde zehirlenmeden kaynaklanması nedeniyle davalıların bu olay sebebiyle müştereken ve müteselsilen tam sorumlu olduklarını, müvekkilinin kızının desteğinden mahrum kaldığını ileri sürerek 2.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminatın 10/12/2009 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri ayrı ayrı davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, bir haksız fiilin birden fazla kişi tarafından işlenmesi halinde bu kişilere karşı açılacak tazminat davası için ortak yetkili mahkemenin davalılardan birinin yerleşim mahkemesi olmayıp, haksız fiilin gerçekleştiği yer mahkemesi olduğu, buranın aynı zamanda davacının ikametgahı bulunduğu, HMK’nın 7. maddesindeki ortak yetkili mahkemenin yetkisinin kesin yetki haline getirildiği, HMK’nın 114/1-ç maddesi gereğince de kesin yetkinin dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine, kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde başvuru halinde dosyanın görevli ve yetkili Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, haksız fiile dayalı tazminat davasıdır. Mahkemece, davalılar tarafından yetki itirazında bulunulmadığı halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 7/1. maddesi gereğince davalıların tamamı hakkında ortak yetkili mahkemenin 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 16. maddesi gereğince haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi olduğu ve bu yetkinin de kesin olduğu gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilmiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. kısım İkinci Ayrımı (5. ila 19. maddeler arası) yetkiye ilişkin olup, bu ayrımın (11, 12/1, 14/2 ve 15/2. maddelerinde) yetkili mahkemeler teker teker gösterilmiş ve bu mahkemelerin yetkisinin kesin olduğu madde metninde açıkça yazılmıştır. Mahkemenin gerekçesinde belirttiği aynı Kanun’un 7/1. maddesinde, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan mahkemenin bulunması halinde davaya o yer mahkemesinde bakılacağı belirtilmiş ise de, bu mahkemenin kesin yetkili olacağı hususu düzenlenmemiştir. Öte yandan, anılan madde gerekçesinde mahkemenin kesin yetkili olduğunun yazılı olmasının da, madde metni ve yetkiye ilişkin diğer hükümlerde kesin yetkinin açıkça belirtilmesi karşısında bağlayıcı olduğu kabul edilemez. Kaldı ki, Mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 9/2. maddesinde de davalıların tamamı hakkında ortak yetkili mahkeme olması halinde yine davaya o mahkemede bakılacağı belirtilmesine rağmen bu hüküm kesin yetki olarak kabul edilmemiştir. Bu nedenle, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 19/4. maddesi gereğince yetkinin kesin olmadığı davalarda süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunulması gerektiği gözönüne alınarak somut uyuşmazlıkta da yetki itirazı olmaması nedeni ile davanın esasına girilmesi gerekirken, yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 24/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.