Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/15423 E. 2015/7533 K. 02.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15423
KARAR NO : 2015/7533
KARAR TARİHİ : 02.06.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL(KAPATILAN) 32. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2011
NUMARASI : 2011/195-2011/193

Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) 32. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28/12/2011 tarih ve 2011/195-2011/193 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 15/04/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. M.. İ.., davalılardan M. vekili Av. N.S.K.davalılardan E.U.. Nak. vekili Av. B. O.B. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin B.’de yapımını üstlendiği inşaat için Almanya’dan satın aldığı boya malzemesini nakliyat rizikolarına karşı davalı Y.. S.. A.Ş. nezdinde sigortalattığını, malzemenin A.’dan B.’ye taşınması işinin FCR belgesi ile davalı E. Uluslararası Nak. Ltd. Şti. tarafından üstlenildiğini, A.’dan İ.’a kadar anılan şirket tarafından nakliyesi yapılan emtianın İ.’dan B.’ye taşınmasının da CMR belgesi ile davalı M. Taş. Ltd. Şti. tarafından gerçekleştirildiğini, varma yerinde yapılan tespitte malzemelerin hasarlı olduğunun tespit edildiğini, ilk hasar tespitinin İstanbul’da yapıldığını, aktarma yapılmış olsa da CMR 34. maddesine göre davalı taşıyanların her ikisinin de hasardan sorunlu olduğunu ileri sürerek, 24,736.80 Euro’nun faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri ayrı ayrı davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu poliçede emtianın cinsine, ağırlığına ve özeliklerine uygun olmayan istifleme ve/veya sabitlemeden dolayı meydana gelebilecek ziya ve hasarın teminat harici olduğunun belirtildiği, hasarın istifleme koşullarından kaynaklandığı kanaatine varıldığından davalı Y.. S.. A.Ş’ye karşı açılan davanın reddi gerektiği, davalı taşıyıcıların olayda müterafik kusurlu bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 21.855,18 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri vekili temyiz etmiştir.
Davalı Y.. S.. A.Ş. vekili, 25.04.2012 tarihli dilekçesi ile karar gerekçesinde müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığı belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında “davanın kısmen kabulüne” denilmesinden dolayı kararın tavzihini talep etmiştir.
Davacı vekili, söz konusu tavzih talebinin kabul edilemeyeceğini, davalı Y.. S.. A.Ş. vekilinin kararı aynı nedenle temyiz ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece, 20.09.2012 tarihli ek karar ile gerekçede ilamın özetinin doğru olarak belirtildiği, hüküm fıkrasında ise reddedilen davalı adının sehven belirtilmediği, hüküm fıkrası esas alınacak olursa, gerekçedeki doğru saptamaların ihmal edilmiş olacağı, son ilamda (hükümde) giderilmesi gereken tenakuz ve mübayenet bulunduğu, olayda (HUMK’nun 455.maddesinde) 6100 sayılı Kanun’un 305.maddesi uyarınca söz konusu edilen mütenakız fıkraları ihtiva etmek hali mevcut olduğu gerekçesiyle tavzih talebinin kabulü ile fazlaya ilişkin tazminat ve ( davalı Y.Ve K.Sigorta A.Ş. açısından) talebin reddine karar verilmiştir.
Ek karar taraf vekillerine tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili, tavzih konusu yapılan hususu temyiz ettiklerini, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişkinin tavzihle giderilemeyeceğini belirtmiştir.
1-Dava, davalı sigorta şirketi nezdinde emtia nakliyat sigorta poliçesi ile sigorta örtüsü altına alınan malların davalılar tarafından taşınması sırasında hasarlanması nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı (Mülga HUMK’nun 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır.
Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.
Somut olayda mahkemece, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm bölümünde “Davanın kısmen kabulü ile 21.855,18 TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklinde hüküm kurulmuştur. Gerekçeli kararın gerekçe bölümünde ise “dava konusu poliçede emtianın cinsine, ağırlığına ve özeliklerine uygun olmayan istifleme ve/veya sabitlemeden dolayı meydana gelebilecek ziya ve hasarın teminat harici olduğunun belirtildiği, hasarın istifleme koşullarından kaynaklandığı kanaatine varıldığından davalı Y.. S.. A.Ş’ye karşı açılan davanın reddi gerektiği, davalı taşıyıcıların olayda müterafik kusurlu bulunduğu” belirtilmiştir.
Davalı Y.. S.. A.Ş. vekilinin 25.04.2012 tarihli tavzih talebi üzerine mahkemece 20.09.2012 tarihli karar ile tavzih talebinin kabulüne, fazlaya ilişkin tazminat ve (davalı Y. Ve K. Sigorta A.Ş. açısından) talebin reddine karar verilmiştir. Bu durumda da tavzihle oluşturulan gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki oluşmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 305. ve aynı doğrultudaki mülga HUMK’nun 455. maddesi uyarınca tavzih, bir hükmün müphem olması veya birbirine çelişkili fıkralar içermesi halinde, hükümdeki gerçek anlamın meydana çıkarılması için başvurulan kanun yoludur. Bu kanun yolu, hiçbir zaman hükmün değiştirilmesi veya hükme yeni bir şey eklenmesi yolu olarak kullanılamaz. Tavzih kararı taraflara tebliğine rağmen temyiz edilmeyerek kesinleşmek suretiyle kısa karar ile tavzihle oluşturulan gerekçeli karar arasında çelişki oluşmuştur. Bu durumda hüküm yukarıda açıklanan yasa ve içtihat hükümlerine aykırı olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınıp yekdiğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 02/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.